2000 yılından sonra doğan çocuklara Z kuşağı adı veriliyor. Bir önceki kuşak 1980-1999 arasında doğanların oluşturduğu Y kuşağı olarak geçiyor. 2021’den sonra doğanlar da başka bir kuşak olarak adlandırılacak.
Z kuşağında olan çocukların farklı ve genel özellikleri olduğundan bahsediliyor. Bu kuşaktakiler doğdukları andan itibaren teknoloji, internet ve medya ile tanışıyorlar. Dikkat süreleri sınırlı, ilgileri değişik; medyayı, teknolojiyi ve sanal ilişkileri sosyalliğe tercih edebiliyorlar. Aynı anda birden çok işi bir arada yapabiliyorlar. Z kuşağı ve ondan önceki kuşakları birlikte anlayıp, analiz edebilmek, olumlu ve bir o kadar da olumlu algılamayacağımız yönleri için farklı kaynaklara da bakabilirsiniz. (Örn., Taş, H. Y., Demirdöğmez, M. ve Küçükoğlu, M. (2017). Geleceğimiz olan z kuşağının çalışma hayatına muhtemel etkileri. OPUS- Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 7(13), 1031-1048. )
Tamam bu dönem farklı bir kuşak, bu dönemdeki çocukların doğal olarak da farklı özellikleri var. Çünkü böyle bir ortama doğdular. Ancak tüm bunlar bizim ebeveyn sorumluluğumuzu ve onlara sınırlar-kurallar koyma ve uygulama yükümlülüğümüzü de elimizden almamalı. Her şeyin fazlasının zararlı olduğunu biliyoruz. En hayati ihtiyacımız olan suyun bile çok fazla tüketimi bir o kadar da hayati tehlike getirebiliyor. Ekranı, interneti yasaklayamıyoruz, kaldıramıyoruz ve bazı topluluklar gibi çağın özelliklerini reddederek de yaşayamayız. Çocuklarımız, ekran ve teknoloji ile ilgili kurallarımız olduğunu ve kural ihlallerinin sonuçlarına da katlanmayı öğrenmeli. Ekranı ve interneti; ne kadar süreyle, ne zaman ve hangi amaçlarla kullanabilirler konusunda dahlimiz, bilgimiz ve onayımız olması gerektiğini bilmeliler.
Çocuklarımızın hayatında teknolojinin, sanal ilişkilerin yerine daha çekici keyifli alternatifler de bulmak ve bunları hayatlarına katmak durumundayız. Gün içinde diğer yapılacaklar gibi (şu vakitte okul, yürüyüş, spor, etkinlik, alış-veriş, yemek, temizlik, uyku, vb.) ekran başında vakit geçirmek de rutin-gündelik yaşamın bir parçası olarak ve belli bir süreyle olabilir. Eğer ekran başında geçirilen vakit günün uyanık geçirilen çok uzun bir zamanını kapsıyor ise durumun normal olmadığının anlaşılması ve tedbir alınması gerekiyor.
Her konuda olduğu gibi aynı davranışları, eğer bizler de yapıyor isek çocukları uyarmamızın etkisi olamaz. Çünkü bizden görerek de öğreniyorlar. Belki birlikte ekran veya internet bağımlısı olma yolunda ilerliyoruz da farkında değiliz.
Uyarılarımızın etkisiz olmasının bir diğer nedeni de alternatif sunmadan onları sadece uyarmamız. Durum bir de alışkanlık ve bağımlılık haline dönüşmüşse işimiz daha zor. Uzlaşacağız, sınırlayacağız ve farklı alternatiflere yönlendireceğiz. Sınırlamada da gerekiyorsa güvenli internet paketlerini devreye sokacağız.
Ekran ve internet kullanımı için tamamen yararlı veya zararlı diyemiyoruz. Yararlı veya zararlı olduğu, kullanıma ve kullananların niyetine göre değişebiliyor. Bilgisayar ve internet ile bir dili, hatta Kur’an-ı Kerim okumayı bile öğrenebilir, sanat çalışması yapabilir veya bir beceri edinebilirsiniz. Öte yandan öldürüp, kırıp, döküp sanal vahşet de yaşayıp, hatta başkalarına gerçek zorbalık da yapabilirsiniz. Bizlerin de ne niyetle ve nasıl bir örnek olarak ekranı/interneti kullandığımıza bir kez daha dikkat edelim. Özellikle sosyal medyadaki iletişimimiz nasıl? Sosyal medya ilmihali yok ama doğru bir örnek ebeveyn, yetişkin ve mü’min olma adına yapılması gerekenler çok açık.
İzlediğimiz dizi ve video görüntülerinin mahremiyet ihlali yapmamasına dikkat edeceğiz. Evimizin en özel ortamlarından canlı yayınlar yapıp hem kendi mahremiyetimizi ihlal etmeyeceğiz, hem de asla evimize konuk etmek istemeyeceğimiz kişilere ve ilişkilere yer vermeyeceğiz. Evimizi, başköşeye oturttuğumuz, giderek büyüyen ve canlıya yakın televizyon ekran görüntüleri ile doldurmayacağız.
Çocuklarımız ve kendimizle ilgili paylaştıklarımız konusunda hassas olacağız. Biz silsek bile paylaşılanların geri dönüşü olmayabileceğini unutmayalım. Çocuklarımızın şu an için paylaşmaktan çekinmediğimiz resimleri ileride onlar için rahatsız edici olabilir.
Televizyon ekranı konusundaki riskler bir yana, giderek küçülen ekranlar daha riskli. Çocukların ne izlediğini ve neye maruz kaldığını takip etmek daha zorlaşabiliyor. Bir anda açılan görüntülere ilave olarak gözün algılamayacağı hızda görüntüler de olabileceğini bilelim.
Tamam, değişik özellikleri olan bir kuşak ama, beslenme ve teknoloji ile biz de bu kuşaktaki olası olumsuz özellikleri artırıyor olabiliriz. Giderek artan dikkat eksikliği-hiperaktivite probleminde, katkı maddesi ve şekeri yüksek yiyecekler ile çok fazla ekrana bağlı büyüme etkili olabiliyor. Sunulan reklamlarla empoze edilen beslenme ve tüketim alışkanlıklarının da zararları olabilmektedir.
Çocuk-bebek bakıcısı olarak kullanılan ekranlar, çocuklarımızın iletişimini, konuşma ve sosyal gelişimini sekteye uğratabiliyor. Sürekli değişen renkli ekran görüntülerine alışan ve bunları tercih eden çocuklar, sınırlı bir dikkat süresine sahip olabilmekte ve klasik eğitim ortamını, kitapları, konuşmaları sıkıcı bulabilmektedirler.
Gerçek niyetlerini bilmediğimiz kişilerin yönetimindeki ekranları, önce bebek-çocuk bakıcısı ve daha sonrada akran yapmayalım lütfen. Ekranı ve interneti ne kadar süreyle, ne zaman, hangi amaçlarla ve mahremiyeti koruyarak nasıl güvenli kullanabilirler konusunda bilgimiz ve onayımız olsun. Alıcıların en açık olduğu yılları, olabildiğince bilgi, beceri, sanat, spor, ve doğru davranışları görerek ve uygulayarak geçirmelerini sağlayalım. Hayat boyu sürecek birçok önemli alışkanlığın temellerin çocukluk döneminde atıldığını unutmayalım.
Eğitimci-Yazar Dr. Hatice Şenel
Yorum Bırakın / Leave a Comment