Yad Ellerde Bayram

Bütün dünya adım adım kutlu bir mevsimi geride bırakırken, bizler de hüzünlü ama bir o kadar da huzurlu, emeklerimizin semerelerini almayı ümit ediyoruz.

Ramazan her anlamda terbiye edici vasfıyla, seherlerde uykumuzu bölüp yaratıcının kuluna en yakın olduğu vakitlerde kıyamda olmayı, kulun Rabbine en yakın olduğu hal üzere secdede bulunmayı, gün boyunca Kur’an ve ilimle meşgul ederek, gözümüze, kulağımıza, dilimize sahip çıkmayı, nefis tezkiye ve terbiyesini öğretmiş, bütün bunları yaparken de ahlakımızı güzelleştirip, merhametimizi artırmış üstelik midelerimizi dinlendirip, azalarımızı yenilemeyi de ihmal etmemiştir.

Ramazan’dan önceki biz ile Ramazan’dan sonraki bizi, bir önceki Ramazan’la, bir sonraki Ramazan’ı tahlil ettirerek özümüze döndürmüş, istikamet üzere olup olmadığımızı kontrol ettirmiş, gayrete getirmiş, halimize ayna tutmuş, günahlardan arındırmış, kirimizi pasımızı yıkamış, kesenin ağzını açtırmış, öğüt verici vasfıyla tecelli etmekten de geri durmamıştır.

Yad Ellerde Ramazan’ın Faydaları

Yad ellerde Ramazan geçirmenin iki türlü faydası vardır; biri Ramazanın bizzat kendisi, diğeri Ramazan’ı gayri Müslimlere anlatma fırsatı. Ramazan boyunca sizin yiyip içmediğinizi gören kimseler ardı arkası kesilmeyen sorularına başlamışlardır bile;

“Gerçekten 18 saat aç mı duracaksınız, su da mı içmeyeceksiniz, kahve de mi yok, ama vücudunuza zararlı olmaz mı, 30-gün boyunca hiç mi yemeyeceksiniz, sinirleriniz bozulmuyor mu, uykusuz kalmıyor musunuz, niye böyle kendinize eziyet ediyorsunuz?”…

Kendi dinlerinde oruca yakın bir şeyler olduğundan bahsedenler de vardır ama böylesine disiplinli bir ibadeti pek çoğu aklından bile geçirmemiştir. Onlar için hiç bir şey yemeseler bile, kahve ve su vazgeçilmezleridir. Hiç bir zaman yapamayacaklarını düşündükleri bir şeyi yapan birilerini görünce de gözlerinde birdenbire kahraman oluverirsiniz. Tabi oruçlu halinizle güzel bir örnek teşkil edebilirseniz.

Halbuki küçük bir araştırma yapsalardı; orucun toplum hayatına dair faydalarının yanında, kanserden tutun, karaciğer ve kalp hastalıklarına kadar pek çok hastalığı tedavi ettiğini, Ramazan boyunca, hırsızlık, adam öldürme, gasp gibi suçlarda, belirli oranda düşüş yaşandığını ve insanların daha sakin yaşamak isteyip, kavgadan uzak kalmaya çalıştıklarını, hatta Ramazan ayında İslami kabul etme oranlarında belirgin bir artış olduğunu görebileceklerdi.

Bu gerçekler bize gösteriyor ki; Ramazan’da Rabbimiz, Rahman sıfatıyla tecelli ederek, sükûneti ve selameti, Müslim, gayri Müslim diye ayırt etmeden bütün insanlığın istifadesine cömertçe sunuyor ve yine Ramazan, dünyanın hangi bölgesinde olursa olsun rahmetle gelip, maddi, manevi şifa ile son buluyor. Sekiz milyara rahmet olsun… diye…

Yad Ellerden Bayram Manzaraları

Bayramlar yad ellerin en hüzünlü zaman dilimlerinden biridir. Çünkü sevgililerin yokluğu en çok bayramlarda hissedilir ve en çok da bayramlarda sevdiklerinizin yanınızda olmasını istersiniz.

Tek teselliniz bütün Müslüman kardeşlerinizle bir arada bir bayram geçirecek olmanızdır. Kadını ve erkeği, genci ve yaşlısı ile herkes bayram namazı vesilesiyle bir araya gelir, zengin bir renk cümbüşü, pırıl pırıl Müslümanlar, cıvıl cıvıl çocuklar adeta size yad ellerde olduğunuzu unutturmaya çalışır gibidir.

Hemen her ülkenin kendine has bir bayram kıyafeti vardır. Nerdeyse milletleri kıyafetlerinden tanırsınız;

Kâh çok renkli, ipeksi giysileri ile Hint bölgesi Müslümanlarını, uzun elbise ve çok havalı türbanları ile Afrika Müslümanlarını, kâh sade, temiz elbiseleri ve tesettürleri ile Uzak Doğu Müslümanlarını, acemice örtüleriyle Amerikan Müslümanlarını, kâh rahat ve işlemeli kıyafetleriyle Ortadoğu Müslümanlarını ve ayırt edici ve geleneksel hiç bir özellik taşımayan kıyafetleriyle modern Türkiye Müslümanlarını arzı endam ederken görürsünüz.

Mescitler bu kadar kalabalığı almadığı için, bayram namazları genelde parklarda topluca veya büyük otel salonlarında iki veya üç bölümde kılınır.

Parkta kıldığınız namazınıza, gelip geçenler ve bütün mahlukat şahitlik ederken, siz de tekbirlerin yeri göğü inlettiğine, yüreklerin heyecanla titrediğine, yaşlı gözlerle başların hamd ile eğildiğine şahitlik edersiniz. İşte o vakit omuz omuza, yürek yüreğe değer, dil, ırk, renk, millet kaybolur, Allahu Ekber dile gelir, dilde tekbir, yürekte “Elhamdülillah Alâ din-il İslam” anlamını bulur.

Ve Hüzün…

Yad ellerde bayram bütün Müslümanlarla birlikte coşku ile kutlanırken, gözlerde hep bir hüzün vardır. Aradan yıllar geçer ama bayramın hüznü geçmez.

Bir yanınız hasret ve özlemle, diğer yarınız coşku ve neşe ile doludur hep.  Gönüldeki hüznün birazı, mazlum Müslümanlar için, birazı yurdunuza ve sevdiklerinize duyduğunuz hasretin eseridir. Coşkunun birazı İslam birliğine, birazı Müslüman kimliğinize aittir. Gözler neşenin, gönül hüznün mekanıdır her zaman.

Yad eller bu ikilinin neşvu-nema bulması için sinesinde pek çok imkan ve fırsatı barındırır. Bayramlar, bunlardan sadece biridir.

Sahi Bayram neydi?

Bayram kavuşmaktı, sevinmek, sevindirmekti, iyilik etmek, hediyeleşmekti.
Bayram çocuğun gönlünü, yaşlının rızasını almaktı.
Gönüllere su serpmek, yürekleri coşturmaktı.
Birlikti, beraberlikti, milletçe tek yürek, ümmetçe hemhal olmaktı.
Ümmeti sevmek ve derdiyle dertlenmekti.
Bayram kültürdü, gelenekti, inançtı.
Vefaydı.
Gözyaşıydı, tevbeydi, duaydı.
Küslerin barışması, ellerin kavuşmasıydı.
Ziyaretti.
Ve yad ellerde bayram, hem bunların pek çoğundan mahrum olmak, hem hüznünü yüreklerde duymaktı.

Sevdiklerinizle geçirdiğiniz her gününüz bayram olsun.
İydiniz Saîd, Ömrünüz Mezîd, Her Rûzunuz Bir İyd Olsun…

Rabia Yener
Şevval 1439/ Haziran 2018

Yorum Bırakın / Leave a Comment

Go to Top