Türkiye’deki yeni nesil özgüven sahibi mi yoksa şımarık mı? Bunu biraz düşünmeliyiz. Çünkü ileride özgüven sahibi değil, şımarık bir nesil görecek gibiyiz maalesef. Son zamanlarda birçok ebeveynin çocukları hakkındaki şikayetleri hep şu şekilde:
-kaba davranışlar göstermesi,
-kötü sözler söylemesi,
-ilgi çekmeye çalışması,
-öfkeli ve saldırgan olması
-istediği olmadığında ağlayıp, küsmesi
– umursamaz tavırlar göstermesi
-kimseden korkmaması ya da çekinmemesi
Ama birçok kişi bu özellikleri saymasının ardından çocuklarının kendilerine çok güvendiğini, yani özgüvenlerinin yüksek olduğunu düşünüyor ya da zannediyor. Böyle bir şey mümkün mü? Tabii ki değil.
Özgüvenli çocuklar yukarıda saydığım özelliklerin tam tersine sahiptirler aslında. Bu çocuklar,
-kendilerini severler ve tanırlar,
-pozitif düşünürler,
-kendilerini ifade edebilir,
-duygularını kontrol edebilir,
-hemen hemen her yaş grubuyla iyi iletişim kurabilirler.
Eğer bu özellikler sizin de çocuğunuzda mevcutsa, özgüven sahibi bir çocuğa sahipsiniz. Tebrikler! Özgüven sahibi çocuklar kendilerini değerli ,huzurlu ve güvenli hissederler, kendi fikirlerine önem verildiğinin farkında olup, sorumluluk alıp bunu en iyi şekilde uygulamaya çalışırlar.
Ama şunu da unutmayalım ki, çocuğunuzun her istediğini yapmak, sürekli ilgiyi ona vermek, haksız olduğunda hatalarını görmezden gelmek, saldırgan ve kaba davranışlarına müsaade etmek onu şımarık, arsız ve problemli biri yapar.
Eğer çocuğunuzun özgüvenli bir birey olmasını istiyorsanız, onu sevdiğinizi, güvendiğinizi, ve onu önemsediğinizi ifadeleriniz ve davranışlarınızla belli edin. Çocuğunuzun zayıf yanları olabilir, bu gayet normal. Bu davranışları görmemezlikten gelmeyin ona karşı dürüst olun, ama aynı zamanda yıkıcı eleştirilerde de bulunmayın. Çocuklar kendilerinin anlayacağı bir dil ile eksikliklerini ve hatalarını kabullenmelidirler. Aynı zamanda çocukların iyi ve başarılı oldukları özellikleri de takdir edilmeli, gerektiği zamanlarda ön plana çıkarılmalıdır.
Özgüven konusunun en önemli parçalarından biri de, çocuğun duygularını, düşüncelerini, hissettiklerini, mutluluklarını, üzüntülerini, hayal kırıklıklarını çekinmeden, rahatça aile bireyleri ile oturup konuşabileceği bir ortamının olmasıdır. Bu birçoğumuzun eksik olduğu konu diye düşünüyorum. Maalesef, bazen çocuklar yanlış anlaşılma ya da korkularından dolayı duygularını anlatmaktan çekinirler. Burada suç, duygularını ifade edemeyen çocuklarda mı, yoksa onlara o ortamı sağlamayan ebeveynlerde mi?
Burada söylemek istediğim, bir kız çocuğunun yaşı kaç olursa olsun ne hissettiğini düşündüğünü babası ile paylaşabilmesi, ya da tam tersi bir erkek çocuğunun annesine ne hissettiğini düşündüğünü söyleyebilmesi. Günümüzde televizyon ekranlarına yansıtılan terbiye sınırlarını aşmış, ebeveyn-çocuk ilişkilerinin ‘özgüvenle’ yakından uzaktan alakası olduğunu düşünmüyor, aksine buna ‘şımarıklık’ diyorum.
Özgüvenli çocuklar yetiştirmek siz ebeveynlerin elinde! Çocukların rol model olarak aldıkları ilk kişiler sizsiniz! Çocuklarınıza, onlarda görmek istemediğiniz davranışlarda bulunmayın. Unutmayın çocuklar size sizin onlara davrandığınız gibi davranacaklardır.
Özgüvenli nesiller yetiştirmek ümidiyle…
Esma Nur Ulcay
Eğitimci/Akademisyen
Dediklerinize aynen katılıyorum. Fakat çocuklarımızın özgüven eksikliğinde ailelerin hatalı davranışları kadar televizyon programları ve internetin de olumsuz etkileri olduğunu düşü-nüyorum. Şiddet ve cinsellik içerikli yayınlar çocuklarımızın psikolojilerini bozarak, onları say-gısız, sevgisiz, itaatsiz, bencil, uyumsuz ve başarısız kişiler haline getirmektedir. Bu şekilde yetişen nesillerden de ne ailesine ne de ülkeye bir fayda gelmesi mümkün değildir. Ülke-mizde gün geçtikçe artan boşanmalar, suç oranları, madde bağımlılığı, intihar vak’aları ve psikolojik hastalıklar da bunu doğrulamaktadır. Bunun için, televizyon ve internetteki zararlı yayınlara belli engeller konularak faydalı programların arttırılması lazımdır. Bir ülkenin genç-liği onun geleceği demek olduğundan, bu sorun aileler tarafından gerekli makamlara acilen bildirilmelidir. Yoksa çocuklarımız bozulmaya devam ederken, bizler de sadece şikayet et-mekle kalacağız.