Başarısızlıklarınıza, mutsuzluğunuza, hastalıklarınıza, acılarınıza, dertlerinize, işleri planlı yürütemeyişinize mazeret bulan bir yaratılışta olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Yapamam, yetenekli değilim, sabırsızım, vaktim yok, çok yoğunum, sürekli misafirim var, çocuğum huysuz, halim yok, daha bir çok ve sonu gelmez bahaneler buluyor ve bu durumdan vazgeçmek mi istiyorsunuz? O zaman bu kitabın size göre olduğunu düşüneceksiniz.
No Excuse! (Mazeret yok!) kitabının yazarı Jay Rifenbary, Amerika’nın New York eyaletindeki West Point askeri akademisinde eğitim almış. Burada gördüğü eğitimin kendisine kazandırdığı en önemli prensip “No excuse” olmuş. Kitabında, geçmişte yaptığınız mazeretlerin planını yapmayı ve bunları bir daha kullanmamayı tavsiye ediyor. Siz de kitabı okuyup bitirdiğinizde, hayatta ne kadar çok, herşeye karşı bahaneler ürettiğinizi ve bu yüzden neredeyse hiçbir iş yapamaz hale geldiğinizi fark ediyorsunuz.
Yazara göre, İnsanın içindeki mazeret üretme potansiyelini, iş yapabilme yeteneğine dönüştürecek bir kapasite vardır ve bu ancak gayret ederek ve hedef belirleyerek ortaya çıkabilir. Oluşturduğumuz bahaneler aslında, insanın kendini hapsettiği ve etrafına ördüğü duvarlardan ibarettir ve bu duvar sadece “mazeret yok” prensibini öğrenmekle aşılabilir.
Kitaptan öğreneceğimiz başka bir şey ise; mazeret üretmeden ve bunların arkasına sığınmadan yapmamız gerekenleri yapabilmek, başarısızlıklarımızdan ders çıkarmak, başarının aslında planlı çalışmanın ve ne yaptığını bilmenin bir sonucu olduğunu görmektir.
İş yerinde bir kriz durumunda nasıl davranırsınız?
- Sakinliğinizi yitirir, duygusallaşır, öfkenir misiniz?
- Tümüyle deliye döner ve suçlayacak birini mi ararsınız?
- Herşeyden önce, krizin ortaya neden çıktığını mı düşünürsünüz?
- Duygularınıza egemen olur ve krize bir aktiviteyle mi yaklaşırsınız?
Kendi cevabınızı bulun… Çözümü kitapta okuyun…
Biri size iltifat ettiğinde ne hissediyor ve nasıl karşılık veriyorsunuz?
- Teşekkür ederim mi diyorsunuz?
- “Bu zaten eski elbise, yıllardır kullandığım şey” mi diyorsunuz?
- Ya da “beğendiğine inanamıyorum” mu diyorsunuz?
Cevabınızı verin ve ne anlama geldiğini kitapta görün…
Kitaptan bazı alıntılar;
”İşimizden zevk almamız, ya da can sıkıcı bulmamız, işin kendisine değil, tümüyle bizim ona yönelik tutumumuza bağlıdır.”
”İş yapan insanlar hata yaparlar, ama hataların en büyüğü, hiçbir şey yapmamaktır.” Benjamin Franklin
”Bir başkasının minnettarlık ve samimiyetine karşılık verişiniz, kendinize özgüveninizin bir göstergesidir. “
”Dışa vurabileceğiniz şeyler, ancak içinizde olandır.”
”Karşınızdaki insanın düşüncesi, sizi bağlamamalı. İnsanları memnun etme gereksinimden kurtulun, bu tutum dipsiz bir kuyuya düşmek gibidir.”
“Kendinizi “yapamam” diyerek zayıflatır, “yapmayacağım” diyerek güçlendirirsiniz…”
”İnsanlar salata çanağı gibidir, yani salatada domates, biber, marul, soğan ve daha bir çok malzeme vardır. Hepsi bir araya gelir ve lezzetli bir salata oluştururlar. Bizler de her birimiz farklı kültür ve geçmişten geliyoruz, her birey, toplumda kendine özgü bir şeylere sahip olduğuna göre, güzel bir uyum oluşturabilir, birbirimizi takdir etmeyi ve saygı duymayı da öğrenebiliriz.”
Mazeret üretmeden, üzerimizdeki sorumluluklarımızın bilincinde, hatalarını mazeretlerin arkasına sığınmadan göğüsleyebilen, yanlışlarından ders çıkarıp, gereken öğüdü alabilen bir insan olabilmek dileğimizle..
Rabia Yener
[bdp_ticker ticker_title=”Son Yazılar” theme_color=”#dd9933″ font_color=”#4c4f56″]
Yorum Bırakın / Leave a Comment