Merhabalar, bize kendinizden ve çalıştığınız alandan kısaca bahseder misiniz?
1970 İzmit doğumluyum. İzmit İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra tıp eğitimime Anadolu Üniversitesi’nde başladım ve 1993’de Uludağ Üniversitesi’nde tamamladım. Ardından 7 ay Trabzon’da mecburi hizmet yaptıktan sonra TUS sınavı sonrası ihtisasa başladım. 1998’de Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanlığı’nı tamamladım. Çeşitli poliklinik, hastane ve muayenehanelerde çalıştım. Halen de özel ofisimde çalışmaya devam etmekteyim. Evliyim ve iki evladım var.
Şu anda alanınızda en revaçta olan çalışmalar nelerdir? Bu alanda uzmanlık yapanlar ileride ne gibi işlerle uğraşabilirler?
Her meslekte olduğu gibi bizim meslekte ve branşımızda da ihtisaslaşma arttı. Onkoloji kanser vakaları ile, Perinatoloji gebelik ve doğum süreci ile ilgilenirken, İnfertilite gebelik oluşmasıyla ilgili problemlerle, Ürojinekoloji idrar kaçırma, Adolesan Jinekoloji ergenlik problemleri ile, Jineseksoloji ise cinsellik problemleri ile ilgileniyor.
Bu arada geleneksel ve tamamlayıcı tıbbın bir çok alanıyla da çalışabiliyorsunuz. Akupunktur, hipnoterapi, homeopati, ozon, sülük tedavisi, kupa tedavisi vs… Bütüncül çalışan tüm branşları da Kadın Hastalıkları ve Doğum alanında uygulayabiliyorsunuz.
Son 5 yıldır ülkemizde diğer branşlarda olduğu gibi tamamlayıcı uygulamalara da ilgi arttı. Ben daha çok gebelik, doğum, psikoterapi, hipnoterapi ile ilgileniyorum. Enerji psikolojisi çalışıyorum. Bu alanda uluslararası sertifikalar veren bir derneğin eğitimcisiyim. The Guild of Energists, şu anda 104 ülkede, özellikle EFT olmak üzere farklı modern enerji teknikleri ile çalışanlara yeni eğitimler üreten ve bu eğitimleri veren bir dernektir.
EFT nedir, nasıl uygulanır ve faydaları nelerdir biraz bahseder misiniz?
EFT (Emotional Freedom Technique / Duygusal Özgürleşme Tekniği) ve diğer enerji teknikleri, duyguların fark edilmesini, birikmiş olumsuz duyguların özgürleştirilmesini öğreten ve uygulayan modern bir bioenerji tekniğidir. Öğrenmesi ve uygulaması basit olmakla birlikte, zihin kısmı devreye girdiği için kolay değildir. Sahasında uzman kişilerle deneyim yapılmalıdır.
Akupunktura benzer. Akupunkturda bedenimizdeki meridyenlerin kesiştiği noktalara iğne batırılır, EFT’de ise bu noktalara parmak uçlarıyla “tapping” adını verdiğimiz kısa vuruşlar yapılır. EFT öncesinde niyet edilir, zihin odaklanır, duygulara dikkat edilir. Derin nefesler alarak, “Neye ihtiyacın var?” sorusunun cevaplarını bulup, basit pozitif cümlelerle “tapping” yapılır. Duygular aktıkça olaya bakış açımız değişir.
Temeli Çin Tıbbı’na ve “enerji bedeni” adı verilen bir alanımız olduğu teorisine dayanır. Hücrelerimizin zarında elektriksel aktivite vardır. Bu elektriksel aktivite elektromanyetik alan oluşturur. Enerji bedeninde akış iyi olmalıdır. Akış yavaşlarsa fizik bedenimizde hastalanmamız kolaylaşır. Zihnimiz sağlıklı düşünemez, yanlış kararlar veririz. Duygular enerjidir. Hissedilmeli, ifade edilmeli, boşaltılmalı ve enerjisi tüketilmelidir. Duygularımızı bastırmak acı, baskı, hastalık ve vücutta hasarlar meydana getirir. EFT ile bulunduğumuz zaman, geçmiş zaman ve gelecek zaman fark etmeksizin duygularla çalışmayı ve akıtmayı kolaylaştırır. Olumsuz duygu akınca olayın olumlu tarafını görürüz. Aslında olaylar değişmez, bakış açımız değişir. Durumu kabulleniriz. Kabul ettiğimiz problem için çözüm üretebiliriz. Böylece anda kalmak kolaylaşır. Duyguların değil aklın baskın olduğu davranışlar üretiriz. Şartlar değişmese de kendi bakış açımız değişir ve iyi hissederiz. İkinci bir faydası; ilişkilerimizi iyileştirebiliriz. Karşımızdakinin sadece bilincine hitap edersek, aynı bilinç seviyesinde olmadığımız zaman karşı taraf bizi anlamayabilir. Hatta anlaşılmadığını hissederek öfkelenebilir. İletişimimizde duyguyu da katarsak (çocuk tarafımız benzer olduğu için) daha olumlu iletişim kurabiliriz. İnsan ilişkilerimizin iyi olması daha sağlıklı ve keyifli çalışmamızı kolaylaştırır.
Bildiğimiz kadarıyla “Keyifli Doğum Programı” ile gebelik, doğum süreci ve lohusalık evrelerinde hastalarınızda EFT ile güzel sonuçlar alıyorsunuz. Bizlere aklınıza gelen bir kaç tecrübenizi anlatır mısınız?
Öncelikle Keyifli Doğum Programı ile şunu amaçlıyoruz: “Bir kadın doğumunu anlattığı zaman yüzü gülmeli ve doğuma pozitif bakabilmeli.”
Doğum esnasında, önceden planlanan beklentiler oluyor. Ancak doğum düşünülenden çok daha kolay veya çok daha zor geçebiliyor. Aslında doğum anında ne olduğundan daha çok o doğum ile ilgili beklentilerimiz ve olaylara bakış açımız önemlidir. Bunun için öncelikle zihnin bilinç kısmını çalışıyoruz. Bir iki gün, mümkünse eşleriyle birlikte, doğuma hazırlık için eğitimci bir arkadaşımızla çiftimizi eğitime tabi tutuyoruz. Bu eğitimde doğum nasıl başlar, doğum sürecinde neler olur, neler yapılır, bebeğin suyunu açmak nedir, NST (Non-Stress Test) nedir, kullanılan aletler, serumlar nelerdir, doğal sancı -burada sancı kelimesini normalleştiriyoruz- yani rahim kasılması nedir, rahim kasıldıkça rahim ağzı nasıl açılır, bebek nasıl gelir, bebeğin yaptığı rotasyonlar hakkında bilgilendirme çalışmaları yapıyoruz.
Bundan sonraki aşamada gebe ile enerji bedeni çalışması (EFT) yapıyoruz ve enerji bedenini fark etmesini ve hissetmesini sağlıyoruz. Bu çalışma öncesinde bazı kitaplar okutuyoruz. Bu kitapları okuduklarında ne hissettiklerine sorup duygularına bakıyoruz. Mesela; doğumda epizyotomi ile ilgili bir görüntü var, onu gördüğünde ne hissediyor, suni sancı, sezaryen kelimeleri ne hissettiriyor, bunun duygusuna bakıyoruz ve o duygular üzerine gidip, onlara özel çalışmayla neden korktuğunu bulup onları olumluyoruz.
Şöyle bir anımı anlatayım: Ortodontist bir Diş Hekimi hanımla çalışmıştık. Ona doğuma hazırlık eğitimi aldırdım. Kendisi daha önce engelli çocuklarla çalışmış, onlara anestezi vermiş. Böyle bir tecrübe ardından, doğumda bebek oksijensiz kalır, engelli olur gibi korkuları vardı. Sadece o korkuya çalıştık ama duygu düzeyinde değişim olmadı. Hemen bilgi kısmını verdim: “Anne karnında bebekler nefes almaz, bebek kordondan beslenir, kan akımı bozulduğunda da bebeğin kalp atışlarına NST dediğimiz aletle bakarız, ona göre müdahale ederiz, problem olursa da zaten sezaryene alıyoruz.” dedim. Bakış açısı değişti ve korkusu bitti.
Başka bir hastamla olan anım da şöyleydi: Kendisinin ilk doğumu sezaryendi. Sezaryen sonrası normal doğum yapmak istiyordu. Rüptür (rahimin yırtılması) korkusu vardı ama bu korkuyu bir şekilde adlandıramamıştı. Biz ona korku üzerine EFT vuruşu yaptık. “Rüptürden korkuyorum, rüptürden korkuyorum.” Tam 5 dakika sürdü ve sonunda “Hocam korkum gitti.” dedi. Biz korkunun neye bağlı olduğunu bulmadık. Bizim bilinç altımızda korkular vardır, onların bilinçli olarak tam ne zaman, kim yüzünden, neden olduğunu hatırlayamıyoruz. Ama EFT’de bu bilinç dışı olan korkular temizlenir.
Bir başka örnekte: İlk doğumları normal doğum planladıkları halde sonradan oluşan problemlerden ötürü sezaryenle sonuçlanmış gebe hastalarım var. Bir çoğunda kandırılmışlık duyguları oluyor. Yahut doktor onları anlamamış, doğuma yardım için yanına istemediği kişiler gelmiş, hastane kalabalıkmış gibi farklı, bozucu faktörler oluşmuş. Biz bunları önceden hastamızla bilinçli bir şekilde konuşuyoruz. Arkasından da “Doğum şekli ne olursa olsun doğum yaptığımda mutlu olmayı ve sağlıklı olmayı tercih ediyorum.” diye bir olumlama yüklüyorum. “Normal doğum yaparsan da aşırı sevinme, sezaryen olursan da aşırı üzülme.” şeklinde yüklüyorum.
İlk gebelikte hazırlıksız sezaryen olan hastalar çok uzun süre iyileşmeyebiliyor. Enerji bedeninin tıkanması fizik bedende ağrı, yorgunluk, kendini kötü hissetme şeklinde ortaya çıkıyor. Ama elinden geleni yapmış, doğum ekibine güvenmiş, tüm bunlara rağmen yine de sezaryen olan hastalar çok daha hızlı iyileşiyorlar. Öncekinde 3 ay yatan bir lohusa diğerinde 3 günde iyileşebiliyor. Bununla ilgili çok fazla vakam var. Kendileri de inanamıyorlar.
Sezaryen olmak isteyen fakat normal doğuma alacağımız bir gebede de travma oluşabilir. Öncelikle onu normal doğuma hazırlamamız gerekiyor. İlk doğumda sezaryen olmuş ve doktoru yine sezaryen olması gerektiğini söylediğinde, hastalar bana fikir sormaya, istişareye geliyorlar. Muayene sonucunda gerçekten de sezaryen olması gerektiğini görüyorum; kilolu bir bebek, rahim ağzında açılma yok, günü gelmiş, sıkıntılı durumlar var. O zaman bu hastalarda sezaryeni kabul etme EFT’si yapıyorum. Sezaryenden, anesteziden korkuyorlar, anestezi ile birlikte ölüm korkuları oluyor, veya sezaryen olursam bebeğime bakamayacağım, yardım almak istemiyorum gibi kişiye özel konularda çalışıyoruz. Onlarla olumlama yapıyoruz: “Yardım almayı kabul ediyorum.” Ardından: “Sen lohusasın sana hizmet etsinler ve sevap kazansınlar. İnsanların sevap kazanmasına neden engel oluyorsun.” diyorum. Bakış açısı değişiyor.
Bugün bulunduğunuz noktaya gelene kadar Müslüman bir hanımefendi olarak okul ve çalışma hayatında karşılaştığınız zorluklar nelerdir, bunların üstesinden nasıl geldiniz?
Çalışma hayatında özel kurumlarda çalıştığım için çok zorluk yaşadığım söylenemez. Fakat sınavlarda problem yaşadım. Üniversite sınavından çıkarıldım. Sınava 1.5 saat sonra özel bir odada polis nezaretinde girdim. Çok şükür Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandım.
Hayatın kendisi imtihandır. Sabredersek ve takvaya uygun hareket edersek Rabbim bize lütuflar verecektir. Zihnimde hep olumlu şeylere odaklandım. “İnanıyorsanız en üstün sizsiniz, mü’minler azizdir.” düsturunu şiar edindim. Zihnimde onların bana zarar veremeyeceğine inandım. Çok şükür zarar da veremediler.
İhtisas bitirme sınavlarında da başörtüsü problemi yaşadım. 28 Şubat dönemiydi. İstifa ederek özel sektörde çalışmaya başladım. Yurt dışını bilmiyorum ancak Türkiye’de tabii ki negatif ve pozitif ayrımcılıklar oluyor. Tüm kuvvet Allah’ın kudretindedir. Herkesin ve her şeyin Rabbi, O (c.c.) beni bilir ve korur. O’nun (c.c.) mülkün gerçek sahibi olduğuna odaklandığınızda hayat daha huzurlu oluyor. Her zaman mümin olduğum için şükrediyorum. Zorluklar kolaylaşıyor. Dikkatimi hayatın zorluklarına değil, zorluklardan sonra gelecek lütuflara veriyorum.
Genç kardeşlerimize de aynı şeyleri söylüyorum. Hayatın kendisi gerçek sınav. Öncelikle sorunları kabul edeceğiz. Doğru bilgi ile çözmeye çalışacağız. Bilenlerle istişare edeceğiz. Sabredip çok gayret edeceğiz. Sonuç Allah’tandır. Biz niyetimizden, gayretimizden sorumluyuz. Sonuç birçok faktöre bağlıdır. Hesap edemediğimiz çevresel ve kendimizle ilgili bilinçdışı bozucular olabilir. Onları kontrol etmemiz çok zor. Rabbimin bize yüklemediği yükleri de almamalıyız.
Müslüman kimliğinizin çalışma hayatında size artı sağlayan, sizi diğer arkadaşlarınızdan farklı kılan yönleri nelerdir?
Tesettürlü olmanın faydalarını gördüm tabii. Tesettür mü’min kimliğimizi tamamlayan bir hal. İnançlarıma uygun kurumlarda çalıştım. Hastalarım da genelde bizim zihniyetimize yakın kişilerdi. Bu da motivasyonumu ve mutluluğumu olumlu yönde etkiledi.
Sizin gibi bu meslekte kariyer yapma misyonuna sahip genç arkadaşlarımıza neler tavsiye edersiniz?
Genç doktor arkadaşlarıma Kadın-Doğum Uzmanlığını öneriyorum. Hekimliğinizi iyi yaptıktan sonra tüm branşlarda maddi olarak yeterli kazanç sağlayabilirsiniz, çünkü bütün branşlarda yeterli hasta olduğuna inanıyorum. Fakat para için doktorluk yapılmaz. Yapılırsa çok ağır gelir. Alacakları güzel dualara ve Rabbimin lütuflarına odaklansınlar. Ellerinden geleni yaptıktan sonra ciddi problem olmuyor, korkmasınlar.
Bizde “elini korkak alıştırma” diye bir tabir vardır. Kaçarak iyi netice elde edilmez. İnançlı olsunlar, gayret etsinler. Salih amel yapmaya gayret etsinler. Allah sabredenlerle beraberdir. Allah (c.c.) muhsinlerin emeklerini zayi etmez.
Çok teşekkür ediyor ve çalışmalarınızda muvaffakiyetler diliyoruz.
Röportaj için ben de teşekkür ederim.
Röportaj: Filiz Arslan
Safer 1442- Eylül 2020
[bdp_ticker ticker_title=”Son Yazılar” theme_color=”#dd9933″ font_color=”#4c4f56″]
Yorum Bırakın / Leave a Comment