Gurbette Ramazan’ın mahzun olduğunu düşünüyor musunuz?
Rabia Yener, New Jersey:
Aslında bütün diriliği ve tazeliğiyle, asırlardır hiç eksilmeyen ihtişamıyla orda öylece duruyor Ramazan. Ramazan mahzun değil de kendi mahzunluğumuzu Ramazan’a kılıf yapıyoruz.
Gurbette Ramazanı Türkiye’deki Ramazanlarla kıyaslarsanız sükutu hayale uğrarsınız. Her gün kalabalık iftar sofraları, davetler, gelmeler, gitmeler, etkinlikler…
Ama gurbette öyle mi ya? Etrafınızda oruç tutan yoktur mesela, davete gideceğiniz veya çağıracağınız bir dostunuz da. “Gerçekten 16 saat aç mı duracaksınız, su da mı içmeyeceksiniz” diyen, ve bunu hiç bir zaman anlayamayan; ancak, kendisi icin çok zor olan şeyi yapabilen birini görünce takdir etmekten geri durmayan, sizi bir kahraman olarak gören pek çok insanla karşılaşırsınız.
Geçenlerde Merhum Prof. Dr. M. Es`ad Coşan Hocaefendimizin, bir sohbetinde şöyle buyurduğunu dinledim; “Mü’min, konuşacak kimse aramaz. Zikir edebilecek, Rabbi ile başbaşa kalabilecek sakin bir köşe arar…”
Bu açıdan bakılınca, şöyle düşünmeden edemiyorsunuz; madem ki gurbetteyiz ve madem ki farkında olmadan Rabbimizle başbaşa kalmışız, o zaman bunun tadını çıkarmalı, bu yalnızlığın bir ibadet haline dönüşmesine çalışmalı.
Necip Fazıl’ın “Kim var deyince, sağına ve soluna bakmadan ben varım….” şeklinde ifade ettiği gibi, sağınıza solunuza bakmaya hacet bırakmayacak şekilde, sanki sadece siz varsınız, sanki tek siz temsil ediyorsunuz İslamı, orucu, Müslümanlari, güzeli, doğruyu…
İşte bu ikisini birleştirince, güzel bir tablo çıkıyor ortaya. Asıl, alemden uzak kalışın gurbetini ve mahzunluğunu yaşar buluyorsunuz kendinizi. Evet, bir orucluya iftar ettirmekten, teravih namazlarını camide cemaatle kılmaktan, misafir ağırlamaktan veya bir iftara gitmekten mahrum oluyorsunuz belki… ve Ramazanın güzelliklerini değil de sıkıntılı tarafını görüyorsunuz…
Muharrem Nureddin Coşan Hocaefendimizin buyurduğu gibi, “Fayda uzun vadeli, ilaç acı olabilir.” Hastaya ilaç acı gelse de, bilir ki o şifadır.
Bence bu yalnızlık da mahzunluk da yakışıyor gurbete, gurbetçiye… Şifadır…
Herkese hayırlı Ramazanlar…
Anse Kaplan, Florida:
Sorunun cevabı bence hayır. Çünkü buraya yerleşeli uzun yıllar oldu. Kendimi artik gurbette farzetmiyorum. Buradaki Ramazan adetlerine alıştım, adepte oldum. Herhalde, o yüzden de “Ah Türkiye’deki Ramazanlar” diye iç geçirmiyorum. Özlediğim tek şey, teravih namazının her dört rekatında bir hep birlikte söylenen Salavatlar.
Sizlere hayırlı Ramazanlar diliyorum.
Nur Hanım, Minnesota:
Ailemden ayrı olmam her zaman mahzun ediyor ama Ramazan’ın bu hüzne daha çok katkısı olduğunu düşünmüyorum. Burada epeyce aktiviteler oluyor. Her hafta sonu “fundraising” iftarlar var. Onlar sayesinde hem birçok Müslümanı görmüş oluyoruz hem de farklı alimleri dinleme şansımız oluyor. Camilerde teravilerde yapilan sohbetler, “Qiyam Al-Layl”ler de bu ayın özelliğini artırıyor.
Filiz Arslan, Hawaii
Mübarek Ramazan-ı Şerif zaten çok özel bir ay; kendine has ibadetleri, ecirleri, sevapları ve gecesi (Kadir Gecesi) olan mübarek bir ay. İster yurt içinde ister yurt dışında, Ramazan geldiği zaman, her mekan ve zamanda hep aynı şekilde bütün bu ihtişamı, ihsani ve bereketi ile geliyor. Seneden seneye eksilme, azalma göstermiyor. O yüzden de hiç bir zaman mahzun değil. Belki, Allah (c.c.) muhafaza buyursun, bu nimetin, yani Ramazan-ı Şerifin kadr-i kiymetini bilemeyip, azami derecede istifade edemeyip, sevabını, mükafatını kaçırarak mahzun olanlar bizler olabiliriz.
Yorum Bırakın / Leave a Comment