Allah’ın emaneti olan çocuklarımızın sahip olduğu özelliklerde hem kalıtım hem de rol model olarak payımız büyük. En başta kendimizin, ardından ailemizin iyiliği için sahip olduğumuz özelliklerin ve bu özelliklerimizin çocuklarımız üzerindeki etkisinin farkında olmalıyız.
Anne-babalar olarak, çocuklarımızdaki özelliklerle, kendi özelliklerimiz arasındaki benzerliği veya etkiyi her zaman çok da kolay göremeyebiliyoruz. Gördüğünü, alıştığını uygulamak, bildiğini uygulamaktan daha kolay olduğundan, bize davranıldığı gibi davranma eğilimi gösterebiliyoruz. Çocuğumuza bizden yansıyanlar olduğu gibi bizim de anne-babalarımızdan yansıttıklarımız var. Anne-babalar olarak, bize de anne-babamızdan geçen özellikler olduğu gibi bizden de evlatlarımıza geçen özellikler ve davranışlar var. Çocuklarımızda, şikayetçi olduğumuz duygusal, davranışsal, sosyal ve akademik özelliklerin gerek kazanılmasında gerekse sürdürülmesinde payımızı fark etmemiz gerekli.
Bu amaçla; tarafsız bir araştırmacı gibi davranmayı denemeliyiz. Önce kendi kendimize yaşadığımız durumla ilgili olabilecek özelliklerimizi gözden geçirip, duruma etkisi olabilir mi diye düşünmeliyiz. Örneğin, biz sağlıklı beslenmezken, düzenli, doğru yaşam alışkanlıklarımız yokken, lüks-marka düşkünlüğümüz varken, internette, televizyonda çok vakit geçirirken çocuğumuz bunları yapıyor diye yakınamayız.
Daha önce kazandırmış olduğumuz davranışları sonradan eleştirip, değiştirmeyi istemek de bizi tutarsız yapar. Örneğin, çocuğun yersiz ağlamalarına, ısrarlarına, argo konuşmalarına, bebeksi tavırlarına, kardeşler arasındaki kıskançlıklarına, televizyon karşısında yemek yemesine önceden alışmasına göz yuman, öylece büyümesine izin veren bizler iken ardından bu davranışlardan yakınan yine bizler oluyoruz. Bu geçişi yapamadıklarında da çocuklarla sorun yaşıyoruz. O zaman en doğrusu sonradan değiştirmek isteyeceğimiz davranışı en baştan kazandırmamak olacaktır.
Kendi yapmadığımız bir şeyi çocuğumuzun yapmasını istediğimizde, o isteğimizin çocuğumuz tarafından nasıl algılanacağını düşünmeliyiz. Örneğin, biz televizyon izlerken, bilgisayarda oyun oynarken, çocuktan okuma, ödev yapmasını istemek, beklemek, okumayı ve ödev yapmayı ceza olarak algılamasına yol açabilir.
Çocuğunuzla ilgili sorun yaşadığınız her konuda, sorunla ilgili olarak farklı açılardan sahip olduğunuz bilgileri gözden geçirin.
a) Neden böyle davranıyor?
b) Ne zamandan beri böyle davranıyor?
c) Ne sıklıkla böyle davranıyor?
d) Hangi ortamlarda böyle davranma olasılığı artıyor veya azalıyor?
e) Kimlerin yanında davranışları nasıl değişiklik gösteriyor?
f) Böyle davrandığında ne elde ediyor veya nelerden kaçmış-kurtulmuş oluyor?
g) Bu davranışı kazanmasına geçmişte izin verdik mi?
h) Bu davranış ebeveyn olarak bizde de var mı?
Sorunlara bu şekilde yaklaşmak, hem kendimize hem de çocuklarımıza ilişkin farkındalığımızı artıracak hem de sorunu iyi tanımladığımızda çözüme ulaşmamızı kolaylaştıracaktır. Bunu yaparken de ebeveyn olarak aslında önceliğimiz kendi davranışlarımızın, özelliklerimizin, tercihlerimizin ve alışkanlıklarımızın çocuğumuz üzerindeki etkilerini fark etmek olmalıdır.
Bir süreliğine bizlere emanet olan evlatlarımıza doğru Müslüman, yetişkin ve anne-baba örneği olmak için, onların da evlatlarına nasıl davranacağında payımız olacağı için, sahip olduğumuz özelliklerimizin farkına varıp, nasıl daha doğru bir rol model olabilirim arayışında olmalıyız. Kendimize ilişkin farkındalığımız olmadan, kendimizi değiştirmeden, çocuğumuz bile olsa başkalarını eleştirme ve onların değişmesini isteme ve bekleme hakkımız olmadığını kabul etmeliyiz. Anne-babalar olarak, çocuklarımızdan önce değişime kendimizden başlamalıyız. Kendi farkındalığımızı artıracağız ki, çocuklarımızla ilgili kendi üzerimize düşeni görebilelim. Önce fark edip, ardından değişmeye, gelişmeye çaba göstereceğiz ki, çocuklarımıza daha doğru örnek olabilelim ve onlardan da değişimlerini beklemeye hakkımız olabilsin.
Aile ve Eğitim Danışmanı Dr. Hatice Şenel
Yorum Bırakın / Leave a Comment