Gerçek anlamda huzur, ruhun ve bedenin fıtratına uygun ihtiyaçlarının dengeli olarak temin edilmesi ile mümkündür. Tarih boyunca bu dengeyi esas alan ideoloji ve sistemler uzun vadede başarılı olmuştur. Aliya İzzetbegoviç, Doğu ve Batı Arasında İslam adlı kitabında insanlık tarihinde egemen olmuş ve halen kabul gören inanışları bu perspektiften, kritik ve analitik bir yaklaşımla tahlil etmektedir. Yazarın uzun yıllarını verdiği bu eser, fikirlerinden dolayı mahkum edildiği hapis yıllarında tamamlanabilmiş ve 1985’de yayınlanmıştır.
İzzetbegoviç, Batı dünyasının hayata ve varoluşa dair argümanlarına karşı, İslam’ın temel kaynaklarına dayanan duruşunu, çağın terminolojisiyle başarılı bir şekilde ifade etmektedir. Batı dünyasına ait eserleri birçok yönden derinlemesine tahlil etmiş olması, başka bir deyişle entelektüel kapasitesi, bu başarısında önemli etkenlerdendir.
Yazarın belirttiği gibi kitabın amacı, İslam düşüncesinin çağın nesillerinin anladığı ve konuştuğu dile bir nevi çevirisini yapmaktır. Dolayısıyla, modern çağın ideolojik çatışma ve paradokslarına İslam’ın getirdiği kurtuluş reçetesini sunmaktır. Kitabın, yayınlandığı yıllardan beri, hem ülkesinde hem de yurt dışında geniş çevreler üzerinde etkisinin devam ediyor oluşu, amacının hâsıl olduğunu göstermektedir.
İzzetbegoviç, dünya görüşlerini, ruha odaklı dini/mistik anlayışlar, maddeyi temel alan materyalist düşünce ve ruh ile maddenin ikili bütünlüğünü esas alan İslam düşüncesi olmak üzere üç ana grupta toplar. Bu bağlamda, insanın ruh ve maddeden oluşan dualizminin (iki boyutluluk) ihtiyaçlarına, bir denge sistemi olarak İslam’ın en mükemmel çözümü sunduğunu vurgular. O’na göre Kur’an, bir edebiyat eseri değil hayatın kendisi, İslam ise bir düşünce tarzının ötesinde bir hayat tarzıdır. Bu hayatın otantik yorumu da Hz. Muhammed (s.a.s.)’in hayatı ile vücut bulmuştur. İslam, materyalistler tarafından dini ve mistik bir düşünce olarak nitelendirilirken Hristiyan dünyası tarafından ise sosyal-politik bir eylem olarak görülmektedir. İslam’ın her iki cepheden aldığı bu eleştirel saldırılar, onun orta yol çizen dualizminin göstergesidir. Yazar ayrıca, İslam dünyasına bakıldığında, günümüzün bütüncül düşünemeyen Müslüman çevrelerince de İslam’ın bu iki yönlü denge gerçeğinin tam anlamıyla anlaşılamadığını ifade etmektedir.
Doğu ve Batı Arasında İslam kitabı iki ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, evrim ve yaratılış kavramları etrafında kutuplaşan Batı dünyasının fikir yapısı “Yaratılış ve Evrim, Kültür ve Medeniyet, Sanat Fenomeni, Ahlak, Kültür ve Tarih” başlıkları altında tahlil edilmektedir.
Yazar “İki Kutuplu Birlik; İslam” başlığını verdiği ikinci bölümde, İslam’ın bu denge özelliğini, din, hukuk, kültür ve siyaset tarihi açılarından tahlil etmektedir. Tahliline, insanlık tarihinde ana rol oynayan üç dinin peygamberleri olan Hz. Musa (a.s.), Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Muhammed (s.a.s) arasındaki ortak yön ile başlar. İslam’ın, Hz. Muhammed’den (s.a.s.) önceki ve sonraki boyutu olarak değerlendirdiği bu tarihi süreçte Yahudilik ve Hristiyanlık inancının günümüzdeki genel konumunu izah eder.
Aliya İzzetbegoviç, “İslam ve Din” başlığı altında ise, İslam’ın beş temel esası olan kelime-i şehadet, namaz, zekât, oruç ve hac vazifelerinin, hem bu dünyaya hem de ahirete bakan yönünü analiz etmektedir.
İzzetbegoviç, “Doğa’ya Yönelmiş Bir Din” başlığı altında, insanın dikkatini doğanın ve evrenin işleyişine çevirerek tefekkür etmesi ile ilgili ayetlere örnekler vermektedir. Kur’an’ın, çoğu zaman adeta şiirsel bir anlatımla dikkatleri çektiği bu “gözlem ile meditasyon” çağrısını bilim ile birleşmiş bir dini anlayış olarak nitelendirmektedir.
Yazar, “Hukukun İslami Doğası” başlığı altında hukuk kavramını analiz etmektedir. İzzetbegoviç “İdealler ve Gerçekler” başlığı altında Batı dünyasının, sadece kitaplarda kalan katıksız ideolojik ütopyalarının ve dini algılarının, hayatın gerçekleri ile yüzleştiğinde değişime uğradığını ifade etmektedir
Aliya İzzetbegoviç kitabında din kelimesini, Batı dünyasının algıladığı şekliyle, Hristiyanlık ve salt ruhi/mistik inanışları temsilen kullanmıştır. Bu algı ülkemizde ve diğer İslam memleketlerinde, camiye, eve yani seccadeye ve kişilerin gönüllerine hapsedilen, hayatın başka sahalarına karıştırılmayan bir din algısıyla aynıdır. Bu anlamda Kur’an’ın terminolojisindeki din kavramından farklıdır.
Yazar, “İslam Dışında Üçüncü Yol” başlığı altında, İngiltere ve genel anlamda Hristiyanlığın reform olmuş bir türü olan Anglosakson dünyası ile Avrupa kıtasının düşünce eğilimleri arasındaki farklılıkları tahlil etmektedir.
Aynı başlık altında Protestan ülkelerdeki orta yol arayışı, Amerika kıtasındaki ideolojik kabuller ve çıkmazları da aynı açıdan tahlil etmektedir.
Kitabın son kısmında İzzetbegoviç Tanrıya teslimiyetin, insana kazandırdıklarından bahsetmekte ve teslimiyeti İslam’ın en ulvi ve nihai mesajı olarak nitelendirmektedir. Modern çağın ideolojik çatışmalarıyla zihinleri bulanmış insanlığa, Yaradanın ilahi mesajını, onların anladığı dille yeniden hatırlatmak ve İslam’ın bir dünya nizamı olarak yerini belirleyerek yönünü kaybedenlere ışık tutmak amacıyla kaleme alınmış “Doğu ve Batı Arasında İslam” kitabını American Trust Publications yayınevinin İngilizce üçüncü baskısını takip ederek, değerlendirmeye çalıştık.
Yazımızı, bu değerli eseriyle yüzbinlerce insanın ufkunu genişleten, merhum düşünür, yazar, bilge devlet adamı Aliya İzzetbegoviç’in, adeta kitabı özetleyen son cümleleriyle bitirelim:
“İslam, adını kanunlarından, emir ve yasaklarından, talep ettiği bedensel ve ruhsal çabadan değil, tüm bunları kapsayan ve aynı zamanda aşan, bir marifet anından, ruhun zaman ile yüzleşme kuvvetinden, varoluşun sunabileceği her şeye tahammül etme dirayetinden, tek kelime ile Yaradana teslimiyet hakikatinden almıştır. Ey teslimiyet, senin adın İslam’dır!”
Ayşe Bayrak
Ramazan 1442 / Nisan 2021
[bdp_ticker ticker_title=”Son Yazılar” theme_color=”#dd9933″ font_color=”#4c4f56″]
Yorum Bırakın / Leave a Comment