“Hint Bölgesi bizim için çok önemli bir bölgedir. Orta Doğu’dan, Suudi Arabistan’dan, Mısır’dan, Irak’tan daha önemlidir. Bir kere nüfus orda daha yoğundur. Yani Müslümanların nüfus yoğunluğu Orta Asya’da değildir. Güneydoğu Asya’dadır. Güney ve Güneydoğu Asya’dadır. O bakımdan bu bölge çok önemli bizim için.” MEC (rh.a), İslam Sevgi ve Tasavvuf S, 60
Çin’den sonra yaklaşık 1.2 milyar nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesi Hindistan. Türkiye nüfusunun 15 katından fazla. Bu nüfusun resmi olarak %70’i Hindu, %15’i Müslüman (daha fazla olduğu söyleniyor), %15’i de diğer dinlere mensup. Endonezya’dan sonra sayıca en kalabalık Müslüman nüfusa sahip. Hint Okyanusu, Bengal Körfezi ve Umman Denizi’ne kıyısı olan Hindistan, Pakistan, Çin, Nepal, Bangladeş ve Myanmar’la da sınır komşusu. Ayrıca Sri Lanka, Maldivler ve Endonezya’ya çok yakın. Yüzölçümü olarak, yine ülkemizle karşılaştıracak olursak ülkemizin 5 katı büyüklüğünde. İngilizce ve Hintçe Hindistan’ın resmi dilleri ve Hintçe Pakistan’ın resmi dili Urducaya çok benziyor. Yazı sistemi olarak da Devanagari yazı sistemi kullanıyorlar. Ülkedeki okuryazar oranı ise %65.
Ülke yönetim olarak 28 eyalete bölündüğü gibi halk da kast sistemiyle sosyal olarak 4 tabakaya bölünmüş. Alttan yukarıya doğru; fakirler, işçiler, esnaf ve tüccarlar, soylular olarak. Hepsinin üstünde din adamları var, onların yeri ayrı. Kastlar arası geçiş yok, evlilik yok. Kimin ne meslek yapacağını da kast sistemi belirliyor.
Yüz milyondan fazla insanın sokakta doğduğu, büyüdüğü, öldüğü anlatılıyor. Gece geç vakit olunca kaldırım taşları bu insanlara yatak oluyor. Bazılarının günlerce yemek yemeden yaşadığı söyleniyor. Fakiri çok ama gülümsüyorlar. Kadınların hemen hepsi rengarenk kıyafetler, bilezikler, halhallar, ellerinde kınalarla geziyor. İnsanların hiç sinirlendiklerini görmedik. Fakirliğe, kargaşaya rağmen rahatlar, huzurlu görünüyorlar. Fotoğraf çekmek isterseniz gülümsüyorlar, hemen poz veriyorlar.
Hindistan’da trafik soldan akıyor. Şeritlere riayet eden yok ama 6 gün boyunca hiç çarpıştıklarını görmedik. Şaşırtacak şekilde karmakarışık bir trafikte birbirlerinden izin istemek için sürekli çaldıkları korna sesleriyle; arabalar, motosikletler, tuktuklar (üç tekerlekli araç), bisikletler, insanlar, inekler, hatta başka hayvanlar yol alıyorlar. Şehir merkezinde caddelerde kutsal görülen inekler salına salına gezerken, ağaçlarda sincaplar, papağanlar, bazı yerlerde maymunlar cirit atıyorlar. Gezdiğimiz şehirlerin arası birbirine 5-6 saat uzaklıkta olduğu için uzun otobüs yolculukları yaptık. Bu esnada gördüğümüz yol güzergahı boyunca çorak bir tek alan hatırlamıyorum. Yemyeşil, alabildiğince düz ovalar gördük. Yol kenarlarında berberler gördük; öylece açık alanda…
Tac Mahal
Dünyanın 7 harikasından biri olan Tac Mahal Hindistan’ın Agra şehrinde. Tac Mahal, Babür İmparatorluğu’nun 1593-1666 arasında hüküm süren 6. hükümdarı Şah Cihan tarafından İmparatorluk başkenti Agra’daki Jumna (Yamuna) Nehri’nin kıyısında, 20 sene evli kaldığı ve 14. çocuğunu dünyaya getirirken vefat eden eşi Mümtaz Banu için inşa ettirilmiş. Dünyada sevgi için yapılmış en büyük ve en güzel yapı olarak kabul edilen Tac Mahal İslamiyet’in kadına verdiği değerin bir sembolü olarak da yorumlanır. Mimar Sinan’ın talebelerinden Mimar Mehmet İsa Efendi ve Mimar Mehmet İsmail Efendi ile Hattat Serdar Efendi, eserin yapımı için Şah Cihan tarafından İstanbul‘dan davet edilmiş. Yapımı 20 yıl süren Tac Mahal’in yapımında parlak, ince mavi damarları olan beyaz mermer ve kırmızı kum taşı kullanılmış. Mermerlerin üzerine yapılan oymalarda Hint Prenslerinin Şah Cihan’a hediye ettikleri akik, kristal, firuze, yakut, zümrüt, elmas, topaz, inci, mercan, lacivert taşı, sedef altın, fildişi gibi değerli taşlar kullanılmış. Bahçesinde cami, çeşitli ağaçlar, su yolları, havuzlar ve fıskiyeler var. Tac Mahal’e bakarken muhteşem bir simetri görüyor insan. Biz gittiğimizde yabancı turistten daha çok kendi halkının ziyaret ettiğini gördük. Yabancı turistler iklim nedeniyle daha çok kış aylarını tercih ediyorlarmış.
Incredible India
Hindistan, gezginler için gidilecek en üst sıralarda yer alıyor. Incredible India diyorlar. Yoga öğrenmek için, Hint felsefesi ve öğretileri için giden var. Bizi Hindistan’a götüren sebep bunlardan biri değil…
Kutlu yolun takipçilerinin izini sürmek
Alemlerin yaradılış sebebi Hz. Muhammed (sas)’den başlayarak günümüze kadar gelen bir kutlu yolun takipçilerinin izini sürmek, yaşadıkları coğrafyaları tanımak, yaptıkları hizmetleri anlayabilmek için düştük yollara. Bu yol bizi bu defa Hindistan’a getirdi.
Seyahatimiz boyunca bize çok güzel bilgiler anlatan Prof Dr. Necdet Tosun’un anlattığına göre; Özbekistan’da irşad hizmetinde bulunan Hz. Hâcegi Emkenegî (ks)’nin talebesi Muhammed Bâkî Billah (ks)’a icazet verir ve ondan Hindistan’a giderek insanları irşad etmesini ister. Muhammed Bâkî Billah (ks) kendisini bu yüce vazifeye layık görmediği için kabul etmek istemez. Bunun üzerine hocasının tavsiyesi ile istihâre yapar. Rüyasında, dala konmuş bir papağan görür ve; “Bu papağan oradan inip elime konarsa bu Hindistan seferi çok hayırlara vesile olacak.” diye düşünür. Böyle düşünürken papağanın uçup eline konduğunu görür. Ağzının suyunu papağanın gagasına akıtır, papağan konuşmaya başlar ve Bâkî Billâh Hazretleri’nin ağzına şeker döker. Sabah uyandığında rüyasını üstadına anlatır. Hâcegî Emkenegî (ks): “Papağan Hindistan kuşlarındandır, hemen Hindistan’a gidiniz! Orada, sizin varlığınızın bereketiyle, hakikatleri beyan eden bir aziz zuhur edecek, bize de onun sayesinde bir bereket ulaşacak!” buyurur. Bu tavsiye ile yollara düşen Muhammed Bâkî (ks) Hindistan’a gelir ve hizmet faaliyetlerine başlar. Ve böylece bu kutlu yol, Özbekistan topraklarından sonra Hindistan topraklarında devam ederek aydınlatmaya, irşad etmeye devam eder. Hz. Muhammed Bâkî (ks.) ile başlayan Hindistan irşadı, Hz. İmam Rabbânî Ahmed Fâruk es-Serhendî (ks.), Hz. Muhammed Ma’sûm (ks.), Hz. Şeyh Seyfüddin (ks.), Hz. Seyyid Nur Muhammed-i Bedvânî (ks.), Hz. Şemsüddin Cân-ı Cânân-ı Mazhar (ks.) ve Hz. Şeyh Abdullâh-ı Dehlevî (ks.) ile devam eder. Hindistan’da irşad vazifelerini yerine getiren bu büyük alimlerin kabirleri Serhend ve Delhi’de…
Hz. İmam Rabbânî (ks.), Hz. Muhammed Ma’sûm (ks.) ve Hz. Şeyh Seyfüddin (ks.) Serhend’de camisi ve Konya esnafının yaptırdığı misafirhanesi olan bir külliyenin içinde medfunlar. Külliye’ye gelene kadar Sihlerin çoğunlukta olduğu bir yer olduğunu anladığımız Serhend’de, Hocaefendilerin kabirleri biraz bakımsız olmasına rağmen manevi iklimiyle bir gül bahçesi gibi adeta. Burada Hz. İmam-ı Rabbani’nin torunlarıyla tanıştık, namazımıza ve dualarımıza eşlik ettiler. Fakat tam karşısında sonradan yapılan ve çok da etkin olan Sih tapınağı rahatsız ediyor.
Hz. Şemsüddin Cân-ı Cânân-ı Mazhar (ks.) ve Hz. Şeyh Abdullâh-ı Dehlevî (ks.) Eski Delhi’de bir külliye içinde medfunlar. Camisi, eski eserlerin olduğu değerli bir kütüphanesi var. Hz. Abdullah Dehlevi’nin torunlarından Enes Efendiyle de tanıştık.
Özbekistan’dan Hindistan’a gelip irşad eden Hz. Muhammed Bâkî (ks.) Eski Delhi’de Müslüman mahallesi içinde yer alan bir külliyede medfun. Külliye’de cami, Kur’an Kursu ve Müslümanlara ait mezarlık var.
Hz. Seyyid Nur Muhammed-i Bedvânî (ks.)‘nin kabri diğerlerinden farklı. Delhi’de bir Müslüman mezarlığının iç tarafında etrafı duvarlarla çevrili, üstü açık küçük bir hazirede. Gittiğimizde bizden başka ziyaretçi yoktu, muhtemelen çok bilinmeyen bir türbe.
Hz. Seyyid Nur Muhammed-i Bedvânî (ks.)‘nin içinde bulunduğu Müslüman mezarlığı, Hinduların ölü yakma tesisleriyle (krematoryum) komşu. Krematoryuma yeni getirilmiş bir ölü yoktu fakat, üstünde dumanı tüten bir kül yığını gördük. Aileler yakılma işleminden bir gün sonra gelip küllerini alıyorlarmış. Yakarken ölünün sevdiği yiyecekler de konuluyor ki etrafta elma, muz vb meyveler vardı, yarı yanmış.
Mescid-i Cihannüma
Hindistan’ın en büyük camii olan Mescid-i Cihannüma, bilinen adıyla Jama Masjid yada Cuma Camii Eski Delhi’de. Kırmızı kumtaşı ve mermer şeritlerden yapılmış Cuma camii Şah Cihan tarafından yaptırılmış ve bahçesinde aynı anda 25.000 kişi saf tutabilir. Ayrıca cami bahçesinin köşesinde Peygamber Efendimiz’e (sas) ait bazı kutsal emanetlerin olduğu küçük bir bölüm var. Cuma Camii de Hindistan’a gidince mutlaka görülmesi gereken yerlerden.
Anıt ve Tapınaklar
Yeni Delhi’de gezilen yerlerden bir de İndia Gate (Hindistan Kapısı). 1. Dünya Savaşı’nda hayatını kaybeden 90.000 Hint askerinin isimlerinin yazılı olduğu güzel bir anıt. Etrafında yeşillik, geniş ve güzel bir park alanı var, biz gittiğimizde okullar yeni açılmıştı, çok sayıda öğrenci grubu gördük; formalarıyla neşe içinde geziyorlardı.
Yeni Delhi’de dışardan görünen ilginç mimarisi kadar içinin sadece bizdeki kültür merkezleri gibi sandalyelerin dizili olduğu, her türlü dinin ibadet yapmasına izin verilen, sözde diyalog kurma düşüncesindeki Bahai inancına ait olanların yaptığı Bahai Tapınağı (Lotus Temple) da ilginç ve düşündürücü yerlerden biriydi. Buraya Eyfel’den, Pisa Kulesi’nden daha fazla ziyaretçinin geldiğini söylediler ama çok inandırıcı gelmedi doğrusu.
Hindistan’a ilk gelen Müslüman Türk hanedanı olan Guriler’in Delhi’yi fetihlerinde camiye çevirerek Kuvvetül İslam adını verdikleri tapınağın 1199’da Kutbettin Aybeg tarafından başlanıp 1210’da İltutmuş tarafından bitirilen ve en yüksek tarihi yapı olarak bilinen 73 metre boyundaki kırmızı kumtaşından yapılmış harika Qutup Minaari (Kutup Minaresi) ve çevresindeki yapılar da çok güzel. Hindistan’a gidenlerin mutlaka görmesi gereken yerlerden biri.
Hindistan’da en çok görülen ve şaşırtan şey sanırım tapınaklar. Kısa mesafelerle birbirine benzeyen yapılar olarak inşa edilmiş tapınaklar var. Binlerce tanrıları olan ve inanç odaklı yaşayan Hintliler, kolay ziyaret edecekleri tapınaklara ihtiyaç duymuşlar sanırım. Gördüğümüz en ilginç tapınaklardan biri Maymun Tapınağı’ydı ve insan maymun arası bir heykele tapıyorlardı. Buralarda sessizce ibadetlerini, dualarını ediyorlar, biraz vakit geçiriyorlar. Bütün kutsal mekanlara uzaktan ayakkabı çıkarılarak giriliyor. İp bağlayarak dilek dilemek çok yaygın. Bu uzaktan ayakkabı çıkarma adeti Müslümanların türbe ve camilerinde de uygulanıyor. Az evvel bahsettiğim alimlerin kabirlerinde yok denecek kadar azdı fakat ayrıca ziyaret ettiğimiz Çeştiyye büyüklerinin Muîniddin-i Çeştî ve Nizamuddin Evliya Hz.’nin türbelerinde çok değişik hurafe ve bidatleri gördük.
Dualarımızda hatırlayalım…
Şüphesiz Hindistan çok büyük bir coğrafya. Daha fazla yer görmek için daha fazla vakit geçirmek lazım. Bu da daha fazla yolculuk yapmak, daha fazla vaktinin, sağlığının, imkanlarının olması demek. 6 günlük bir seyahatte memleketimizde alıştığımızdan çok daha farklı insanlar, alışkanlıklar, hayatlar gördük. Yemekleri, temizlikleri, kıyafetleri, hayatları bizden çok farklı. Çok şey öğrendik. Kendi adıma en çok insanlıklarından ders aldım. Galiba en çok güler yüzleri, tevekküllü olmaları, huzurlu olmaları etkiledi. Bir de bir zamanlar tasavvufun büyük şahsiyetlerini yetiştirmiş, büyük çalışmaların yapıldığı Hindistan’da şu andaki genel nüfusa oranla az da olsa Müslüman kardeşlerimin var olduğu, ve onların mahzunluğunu unutmamam lazım. Siz de unutmayın, hiç olmazsa dualarımızda hatırlayalım…
İzlenimler: Ayfer Kaptaner
Fotoğraflar: Ayşe Seyyide Kaptaner
Yorum Bırakın / Leave a Comment