Bizim Değil, Cadıların Bayramı

Kimi Sindirelle, kimi Sünger Bob, kimi polis, kimi itfaiyeci kılığında bir grup sevimli çocuğun, ellerinde balkabağı şeklindekiplastik kovalarıyla kapı kapı dolaşıp şeker toplamalarına şahit olmuşssunuzdur, eğer Amerika’da yaşamışlığınız varsa. Halloween’den bahsettiğimizi de biliyorsunuzdur tabi. Gerçi artık bizde de filmler, internet , oyun ve oyuncaklar sayesinde “o neymiş öyle” denmeyecek kadar aşina olunan bir gün oldu bu. “Cadılar Bayramı” diye bir isim bile yakıştırdığımıza göre.

Çocukların eğlenceli kostümlere bürünüp, şeker toplaması kadar masumane gibi görünen bu günü irdelemek, her işinde hassasiyet göstermesi gereken bir Müslümana yakışan olacaktır. Acaba nedir bu günün aslı astarı?

Halloween kelimesi “All Hallow’s Evening” yani “bütün kutsanmışların akşamı” kelimesinin kısaltılmış halidir. “Hallowe’en” veya “All Hallow’s Eve” şeklinde de söylenir. Bu günün kökeni, bir Keltik festivali olan Samhain’den gelir. Ortaçağ Avrupasındaki bağbozumu festivallerinden biridir bu.

Bu zamanda insanlar kış için hazırlık yapar ve çeşitli yiyecekleri depo ederlerdi. 31 Ekimin aynı zamanda yaşayanlarla ölülerin dünyalarının çakıştığı gün olduğuna inanırlardı. Bu günde ölülerin hayata döneceği, etrafa zarar vereceği ve çeşitli hastalıklar yayabileceğini düşünürlerdi. Ölülerden korunmak veya onların lanetine uğramamak için de onlar gibi görünmek isterler, bu yüzden kostüm giyerlerdi.

Şimdilerde Halloween’in vazgeçilmeleri arasında olan “trick or treating” (türkçesiyle “şaka ya da ödül” ), çocukların akşam hava karardıktan sonra kapı kapı dolaşıp şeker toplamalarıdır. Kendilerini şekerle ödüllendirmeyenlere kötü bir şakayla karşılık vereceklerini daha kapıyı çalarken “trick or treat” diye bağırarak ifade ederler. Bu tabi, şimdi gerçekten şaka ve eğlenceden ibaret bir uygulama. Eskiye baktığımızda, yoksul insanların kapı kapı dolaşıp çocuklar gibi ağlayıp, yiyecek dilenmesinden miras kalmış bir aktivite.

Halloween’deki bir başka, hatta belki de bu günün sembolü olan figür, “jack-o’-lantern” diye adlandırılan içi oyulmuş balkabağı fenerlerdir. Rivayete göre, Jack adında sarhoş ve pis kokulu, tabiri caize şeytana pabucunu ters giydiren bir adam varmış. Elindeki turptan oyulma fenerin içinde şeytanın sözüm ona cehennemden gönderdiği ateşi taşır, kendisine yatacak bir yer arar dururmuş. Çünkü öldükten sonra pisliğinden ötürü cennete kabul edilmemiş. İrlandalı çocuklar turp ya da patatesden oyarlarken fenerlerini, bu adeti Amerika’ya getirince, balkabağını oymaya başlamışlar.

Bütün bunlar, Ortaçağ Avrupası insanının inanç, seviye, idrak ve anlayışı gözönüne alınınca gayet normal gelebilir. Kötü ruhlardan korkma, onlardan korunmak için kendilerince geliştirdikleri yöntemler, yaşadıkları çağı düşününce biraz olsun anlaşılabilir belki. Günümüzde sadece eğlence olsun diye yapılan bu uygulamalar, acaba farkında olmadan zamane insanını ortaçağ zihniyetine itiyor mudur, ne dersiniz?

Halloween Amerika’da sadece çocukların eğlendiği bir tatil olmaktan çıktı zira. Artık ofislerde, iş yerlerinde, üniversite kampüslerinde, okullarda ve hatta bazı kliselerde halloween eğlenceleri tertip edilir oldu. Koca koca insanları saçma sapan kıyafetler içinde görmek işten bile değil. Halloween’e haftalar kala evler örümcek ağları, hayalet figürleri, balkabağından oyma kafalarla süslenir. Bunun adına süsleme demek ne kadar doğru olur bilemem ama, figür ve objeler zaman zaman o kadar gerçekçidir ki, şöyle bir duraksayabilirsiniz. Garaj kapısının altına sıkışmış bir insan figürü mesela, ya da mezardan çıkan bir iskelet.

Dininin esaslarını hayatının bütün safhalarında önde tutan bir Müslümana kutlama olarak bayramlar, kandiller ve diğer meşru özel günler yeter elbet. Biz, bu hiç de bizden olmayan güne heves edebilecek olanlara ithafen kaleme aldık bu yazıyı. Amerika’da bile kimi kliseler tarafından kabul görmeyen bu günün artık ülkemizde bile kabul görüyor olması endişe verdi bize. Anne babalar sosyal medyada melek yüzlü yavrularının kostümlü, cadı şapkalı fotoğraflarını paylaştıkça inanamadık…

Maksadımız bu saçmalıkların korkulacak şeyler olduğunu ifade değil. İslam bize ölüden, ölümden korkmayı öğretmez. Rabıta-ı mevt denilen ölümü düşünme alıştırması, tasavvufta uygulanan bir eğitim yöntemidir. İki günlük dünya hayatında neyi neden yaptığının muhasebesini yapabilen bir Müslümana yakışan, eğlencesinde bile seviyeli olmakdır.

Biz bize yakışanı yapalım, ucundan kıyısından hiç bulaşmayalım en iyisi bu işe. Adı bile sevimsiz olan bu günden kendimizi ve çocuklarımızı koruyalım. Kendi bayramlarımıza özen ve önem gösterelim. Bu tür günleri gündemimize hiç almayalım. Büyüyünce nasıl olsa yapmazlar demeyelim, tertemiz dimağlarını kirletmeyelim yavrularımızın. Sonradan ellerinden almak zorunda olduğumuz hiç bir şeyi gönüllerine düşürmeyelim inşallah.

Allah anne babalara kolaylık, dirayet ve istikrar, çocuklara da teslimiyet, iç huzuru ve özgüven versin inşallah… Amin…

Kur’an’ın rehberliğinde

Maide 104:

Onlara (haram ve helallerde) Allah’ın indirdiği (Kur’an’ın hükmü)ne ve Resûl’(ün size bildirdiği şeyler)e(1) gelin denildiği zaman (onlar): “Atalarımızı, üzerinde bulduğumuz şeyler bize yeter!” derler. Ataları hiçbir şey bilmeyen ve doğruyu bulamayan (kimse)ler olsa da mı (yine onlara tâbi olacaklar)?

Hadid 16:

İman edenlerin Allah’ı anma ve hak olarak inen (Kur’an’)a karşı kalplerinin ürpermesi/saygıyla yumuşaması zamanı gelmedi mi?(1) (Mü’minler,) sakın bundan önce kendilerine kitap verilip de (onunla alakayı keserek) üzerlerinden uzun zaman geçmiş, kalpleri artık katılaşmış kimseler gibi olmasınlar, çünkü onlardan çoğu (Allah’ın emrinden çıkmış) fâsık (olmuş)lardır.

Kaynaklar

islam.about.com

www.halloweenhistory.org

Nurgül Çelik

Yorum Bırakın / Leave a Comment

Go to Top