“Allah katında din şüphesiz İslâmiyettir” (Âl-i İmrân, 19)
“Bu gün size dininizi ikmâl ettim. Üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim.” (Maide, 3)
“Salih amelde bulunarak Allah’a davet eden ve ben müslümanım diyenden kim daha güzel sözlü olabilir?” (Fussilet 33)
Liseye başladıktan sonraki ilk yaz tatilinde, sonradan hidayete ermiş Müslümanların İslam’ı neden seçtiklerini anlattıkları bir program izlemiştim. Bu belgeselden o kadar etkilenmiş olmalıyım ki; “Acaba İslam ile sonradan müşerref olmuş böyle insanlardan biriyle bile tanışmak nasip olur mu?” diye zihnimden geçirdiğimi hala hatırlarım.
Turkiye’de doğup, büyümüş bir Müslümanın, yabancı Müslümanlarla tanışma ihtimali yok denecek kadar azdır. Amerika, Avrupa ya da Avustralya’da bir camiiye girdiğinizde yabancı Müslüman nüfusu dikkatinizi çekecektir fakat aynı çeşitliliği, Türkiye’de sadece turistlerin ziyaret ettiği camilerde görürsünüz.
Herşey Rabbimin dilemesi ile olunca, aklımın ucundan bile geçmezken bir sene sonraki yaz tatilinde gayrimüslim topraklara taşınmıştık ve yine o senenin Ramazan’ında; Hristiyan olup, sonradan İslam ile şereflenmiş Amerikalı Müslümanlarla ilk defa tanışmıştım. O Ramazan’dan sonra daha niceleri ile tanışacak ve nicelerinin nasıl sırat-ı müstakimi bulduklarına dair hikayelerini, televizyon ekranından değil, yanı başlarında otururken dinleyecektim. Her dinlediğim hidayete eriş hikayesi ile İslam nimetinin ne kadar mukaddes olduğunu daha iyi idrak edecek ve bu muazzez lütuf karşısında ne kadar az şükrettiğimi farkedecektim.
Tanıştığım muhtediler arasında, İslam’ı öğrenmeye çalışmadaki azmi ve dinini doğru yaşama hususundaki samimiyeti ile Grace zihnimde en çok yer edenlerden biri olmuştur. Sonradan ihsan edilmiş hidayet nimetine sıkı sıkı sarılmayı ben Grace’de gördüm. Dinini yaşayabilmek için nasıl bir mücadele verdiğine, ailesi tarafından dışlanmasına karşın nasıl bir sabır örneği gösterdiğine şahit oldum.
Şimdi sizlerle paylaşacağım hidayete eriş hikayesi, dünyanın dört bir yanında İslam nuruyla aydınlanma örneklerinden sadece bir tanesi… Bu hikayeyi okurken, Hakk’a ve hakikate susamış gönüllerin İslam ile tanışması için üzerimize düşen tebliğ ve irşad vazifemizi hatırlayalım lütfen. Çevremizde karanlıkta kalan her bir ruh için ukbada hesaba cekilebilecegimizi düşünelim. İslam’la sonradan tanışmış Müslüman kardeşlerimizle ilgilenme mükellefiyetimizi unutmayalım.
Grace, Katolik bir ailenin iki kızından biri. Hikayesini anlatırken öyle duygulu anlar oldu ki; gözyaşları yanaklarından süzülüverdi. Ben de onu dinlerken, gözlerimin nemlendiği, diyecek söz bulamadığım anlar yasadim… Grace’in imanının gücünden çok etkilendim.
Grace 2004 yılında, Amerika’nin Pittsburgh şehrinde yazın üniversiteden ders alan, dini hassasiyetleri pek olmayan, Bangladeş asıllı bir öğrenciyle tanışır. Genç, Müslüman olduğunu söyleyince; Grace, İslam dinini biraz olsun anlamak için bir kaç soru sorar. Ama karşısındaki gencin cevapları, Grace’i tatmin etmez. Hz. İsa (as) ile ilgili sorusuna yanıt bile alamaz mesela. Ama, Rabbimiz feraset vermiş olacak ki; Grace, aldığı İngilizce Kuran-ı Kerim mealini bir ay içerisinde bitirir. Tevhid ayetlerinden çok etkilenir ve Bakara Suresi’nde geçen “Allah oğul edindi’ dediler; haşa, oysa, göklerde ve yerde olanlar O’nundur. Hepsi O’na boyun eğmişlerdir.” ayetini okuyunca içini tarif edilemez bir duygu kaplar. “Niye benim oğlum olduğunu iddia ediyorsunuz?” sorusunun sanki doğrudan kendisine yöneltildiğini düşünür. Sonrasında, Maide Süresi’ndeki şu ayetler hıçkıra hıçkıra ağlatır Grace’i:
“Îmân edenlere düşmanlık cihetiyle insanların en şiddetlisi (olarak), elbette yahudileri ve (Allah’a) ortak koşanları bulacaksın! Îmân edenlere sevgi cihetiyle onların en yakını (olarak) da, elbette “Doğrusu biz hristiyanız!” diyenleri bulacaksın!(1) Bu, şübhesiz onların içinde âlimlerin ve (ibâdet ehli) râhiblerin bulunması ve gerçekten onların (hakka tâbi‘ olmakta yahudi ve dinsizlere nisbetle) kibirlenmemelerindendir.
Hem (o bir kısım âlim ve râhiblerin) peygambere indirileni (Kur’ân’ı) dinledikleri zaman, (esâsen âşinâ olup) tanıdıkları bu haktan dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün! “Rabbimiz! Îmân ettik, artık bizi (Hakka) şâhid olanlarla berâber yaz!” derler.” (Maide Suresi, 82-83)
Bu ayetlerin sonundaki “Rabbimiz! Îmân ettik, artık bizi (Hakka) şâhid olanlarla berâber yaz!” duasına samimiyetle katılır.
Sonrasında, Peygamber Efendimiz (sas)’i tanımak ve anlamak için Es-Sahih-i Buhari’yi bitirir. 2008’in sonbaharında, artık Kur’an-ı Kerim’e ve hadis-i şeriflere kalben inansa da 2009’un Ağustos’una kadar şehadet getirmeye bir türlü cesaret edemez, Grace. Katolik ailesinin din değiştirmesine karşı takınacağı menfi tutum, arkadaşlarının verebileceği olumsuz tepki ve beş vakit namazın eda edilmesinin zor olabileceği gibi sorular kafasını kurcalamaktadır. Ama sonunda hidayet nuru bu endişeleri bertaraf eder ve birgün kendi kendine şehadet getirir, Grace. Müslüman bir arkadaşı olmadığı için, sureleri ve duaları kendi başına öğrenmekte çok zorlanır. Namazını da odasında gizli gizli kılar. Ramazan boyunca, ailesinden saklı oruç tutar.
Hikayenin bu kısmı bana, İslam’ın ilk yıllarında sahabelerin yaşadıkları baskı yüzünden nasıl saklı ibadet etmek zorunda kaldıklarını hatırlattı.- 2010 yılının baharında, aldığı İslam Medeniyetleri dersinde, ilk defa Müslüman bir kızla tanışır Grace. Mayıs 2010’da, bu arkadaşıyla ilk defa bir camiye adım atar. “İlk başta, insanların beni nasıl karşılayacaklarından emin olamadığım için çok çekingendim ama zamanla Müslüman arkadaşlarımın sayısı arttıkça, ben de kendimi daha rahat hissetmeye başladım” diyor Grace. İslam kardeşliğinin sıcaklığını da her daim hissettiğini söylüyor. “Müslüman olduktan sonra edindiğim arkadaşlarımı, İslam ile tanışmadan öncekilerle karşılaştıramam bile. Müslümanların samimiyeti, cömertliği, yardımseverliği bambaşka” diye ekliyor. Ve bir de bizlere hiç aklımızdan çıkarmamamız gereken bir telkinde bulunuyor: “Sokakta yürürken, otobüste giderken, bir kafede kahvemizi yudumlarken, yani her yerde, İslam ile ilgili soruları olan ama kime yönelteceğini bilemeyen insanlar olabilir. Bu güzel dini en güzel şekilde temsil etmek, bizim vazifemiz.”
Hayatındaki büyük değişimden ve yeni dininden ailesinin de haberdar olmasının zamanının geldiğine kanaat getiren Grace, 8 Ağustos 2010 günü, ev halkını karşısına alıp, Müslüman olduğunu açıklar. Evi bir matem havası alır, herkes ağlıyordur… Ertesi gün, “delirmiş” olduğunu düşünen ailesi, Grace’i başka bir şehirde yaşayan psikiyatrist teyzesine götürürler. Babası, akrabalarını tek tek ziyaret ettirip, “Ben dinimi terkettim. Müslüman oldum. Sizin kalbinizi kırıyorum” demeye zorlar onu. Grace yaşadığı bu sıkıntılı hadiseyi hatırlayınca nasıl da ağlıyor… Ailesi ile yaşadığı sorunlar devam eder ve 2010 yılı Ramazan ayı boyunca, oruç tutmasına engel olup, zorla yedirtirler. Namazını kılmasını engel olurlar. Sonunda babası evden de kovar. “Bu da benim Ramazan imtihanımdı!” diye, geçirdiği zor dönemi sebatla karşıladığını gösteriyor Grace.
Ben, Grace ile 2011 yılında, çatı katından çevrilme küçük, şirin apartman dairesine taşındıktan sonra tanıştım. O dönemde ailesi ile ilişkilerini halen iyi değildi. Karşılaştığı zorluklar bir yana, Grace, Rabbimizin bahşettiği güçlü imanıyla, hidayet nimetine nail olduğu için gayet mutlu. Üniversiteyi bitirdikten sonra Grace’in hayatında birçok güzel değişiklik oldu. Bu hikayenin başında bahsettiğimiz Bangladeş asıllı genç ile evlenip, İngiltere’ye taşındı. Maryam adında 5 aylık güzel mi güzel bir bebeği var. İngiltere’ye taşındıktan sonra internet ve posta aracılığı ile Grace’le iletişimimizi sürdürebildik çok şükür.
Akwa sitemiz için bu yazıyı hazırlarken, Grace’e birkaç soru daha yönelttik ve Grace bizleri kırmayıp, minik bebeğinden vakit bulup, sorularımıza cevap verdi:
Üniversiteden mezun olduktan sonra hayatında birçok değişiklik oldu. Bu değişikliklerden biraz bahseder misin?
Grace; Mezun olduktan sonra, bir eş ve bir anne oldum. Hayatımda sadece kendimden sorumlu iken şimdi kendimden önce düşünmem gereken bir ailem var. Bu değişim daha iyi bir Müslüman olmamı sağladı diye düşünüyorum; bu süreçte sabrın ve yumuşak başlılığın ehemmiyetini öğrenmeye başladım. Ayrıca, kendime ayırabileceğim zamanım kısıtlı olduğu için zamanımı daha iyi değerlendirmeyi ve vakit israfından kaçınmayı öğreniyorum.
Anne olduktan sonra hayata bakışın değişti mi?
Grace; Bebeğim olunca başka bir insanın da hayatından mesul olmanın ne kadar büyük bir sorumluluk olduğunu anladım. Maryam’i Allah’ın bir emaneti olarak görüyor ve ona dini bir altyapı oluşturma mükellefiyetimi biliyorum. Beni namaz kılarken, Kur’an okurken görmeli ki ileride de kendi hayatında bunlar olmazsa olmazlar olsun. Allah’ın izniyle onu mütedeyyin bir mü’mine olarak yetiştirebilirsem Allah katında bunun makbul bir ibadet sayılmasını istiyorum.
İngiltere’de hayat nasıl? Amerika ile İngiltere’yi karşılaştırdığında, İslam’i yaşamak hangisinde daha az zor?
Grace; İngiltere özellikle de Londra bir Müslüman için çok güzel bir yer, hamd olsun. Çok kültürlülüğe gerçekten önem verildiği için İngilizler, Amerikalılar gibi yabancıları bir tehdit unsuru olarak görmüyorlar. İngiltere’de gayri-müslimler ile iletişimimde hiçbir sorun yaşamadım ve olası bir “düşmanlık” da hissetmedim. Zaten kayda değer bir Müslüman nüfus var burada ve kendinizi hakikaten büyük bir topluluğun parçası olarak görüyorsunuz. Amerika’da ise Müslümanlar sayı olarak bu kadar çok olmadığı için kenarda kalmışlık hissi olabiliyor.
Ailen senin İslam’ı kabul etmene biraz olsun alıştı mı? Aradan birkaç yıl geçmesiyle, ailenle ilişkilerinde bir yumuşama oldu mu?
Grace; Ailemin hiçbir üyesinin İslam ile ilgili düşüncelerinde müspet yönde bir ilerleme olmadı. Annem ve kızkardeşim ile güzel bir diyaloğumuz var. Annemin tarafı kızım dünyaya geldikten sonra benimle konuşmaya başladılar ama babam ve onun ailesi hala sessiz…
Grace, maşallah sen birçok imtihandan geçtin ama dininden asla taviz vermedin. Hayatında zor günler geçiren, imtihandan geçen müslüman kardeşlere söylemek istediğin birşey var mı?
Grace; Zor zamanlarda namazlarımızda gevşeklik gösterebiliyoruz. Halbuki namaz bizim Rabbimizin huzurunda buldundugumuz an ve biz namazlarımızı hakkıyla eda etmezsek, O’ndan zorluklarımızı gidermesi için ne yüzle niyazda bulunabiliriz? Ve başımıza gelenler, nihayetinde yanlış yaptığımız veyahut yapmamız gerekenleri atladığımız için. Yanlışlarımızı düzeltmek için çaba sarfetmemiz gerekiyor. “Kalpler ancak Allah’ı anmakla mutmain olur” ayetini de aklımızdan çıkarmamamız gerekirken, çoğu zaman zikrullahın ehemmiyetini farkedemiyoruz. Hayatta başımıza gelenlere sabrederek aslında Allah subhane ve taala’ya yaklaşıyoruz çünkü Allah sabradenlerledir.
Müslüman ailelere doğmuş, Müslüman olarak yetişmiş kişiler sonradan hidayete eren kardeşleri anlamakta zorlanabiliyor. Bu müslümanlara, muhtediler ile ilişkilerinde ne tür tavsiyelerde bulunabilirsin?
Grace; Müslümanların hatırlaması gereken en önemli şeylerden biri sonradan hidayete erenlerin tutunabilecekleri bir İslami altyapılarının olmadığı. Bir muhtedi kaymaya başladığında, onu uyaracak bir ailesi, rafta okuyabileceğii bir kitabı ya da onu silkeleyebilecek bir çocukluk hatırası yok. Muhtediler küfür okyanusu ile çepeçevre sarılmış iman adacıklarında gibiler. Bu yüzden kayıp, bu sularda boğulmaları bir o kadar kolay. Yeni hidayete ermiş bir insanın küfre düşmesi için ailesinin müzmin çabaları gibi büyük veyahut camii cemaatinden birinin incitici bakışları gibi küçük birşey etkili olabilir. Taze bir Müslümanın hayatında onu İslam kıyısına demirleyecek bir çapa yok. Bu yüzden, kaymaya başladığında onu geri getirecek, güvenilir bir kaynak yok. Yeni Müslüman olmuş kardeşlere sevgi ve sabırla yaklaşıp, onlara destek olmak çok önemli. Onlara destek olan müslümanların olduğunu bilmeleri çok mühim.
Grace’in, onun gibi sonradan İslam ile müşerref olmuş diğer muhtedi kardeşlerimizin ve bizlerin üzerinde hidayet nimetinin daim olmasını ve bizim tebliğ görevimizi hakkıyla ifa edebilmemizi temenni ediyor ve Peygamber Efendimiz(sav)’den bir dua ile yazımızı sonlandırıyoruz:
“Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım! Bizim kalplerimizi de, dininde sabit eyle.” (Tirmizî)
Melek Yazıcı Uçar
cok etkilendim, Aro.
Bizi Grace ile tanistirdigin icin Allah(c.c.) razi olsun Melek’cigim.. Allah (c.c.) muslumanlarin sayilarini ve kalitelerini arttirsin insaAllah.
Guzel duana amin diyorum, Filiz Abla’cigim.