Merhabalar, bize kendinizden ve mesleğinizden kısaca bahseder misiniz? Bu mesleği seçmenizin özel bir sebebi var mı?
Merhaba, ben Cansu Uluer. 33 yaşındayım ve bir çocuk annesiyim. Eşimin eğitimi vesilesiyle 2 yılı aşkın süredir Amerika’da yaşıyorum. Aslında Hacettepe Üniversitesi Maliye Bölümü mezunuyum, ama mezun olduğum bölümle ilgili hiç çalışmadım. Şu an anaokulu öğretmenliği yapıyorum.
Bir evladım olacağını öğrendiğimde çocuklar ve onları yetiştirmekle ilgili kitaplar okumaya başladım, çünkü bu konuda hiç bilgim yoktu. Bu da beni daha çok araştırma yapmaya ve okumaya sevk etti. Araştırdıkça çocukların gizemli dünyasını daha fazla merak ettim ve bu alana ilgim olduğunu fark ettim.
Okul öncesi eğitim alanında çalışmak için nasıl bir eğitim aldınız?
Amerika’ya geldiğimde, sahip olduğum üniversite diplomamla çocuk gelişimi alanında sınavsız şekilde eğitim alabileceğimi öğrendim. Eşimin de desteğiyle yakınımızdaki bir Community College’a başladım. Bu alanda 1, 2 ve 4 senelik eğitim programları var. İstediğinize gidebilirsiniz, aldığınız sertifika ve diploma ona göre değişiyor. Ben derslere devam ederken, 2. senemde aynı zamanda çalışmaya da başlamıştım. 4 yıllık olan programa devam etmedim.
Montessori eğitiminden bahsedecek olursak; henüz Montessori sertifikam yok. Maddi açıdan biraz yüksek fiyatlı bir eğitim ama benim çalıştığım okul, okuldaki performansını göz önünde bulundurarak Montessori eğitimi ücretini karşılama teklifi sunuyor. Karşılığında ise, orada 5 yıl çalışmak için sözleşme yapılması isteniyor. Bir nevi mecburi hizmet gibi diyebiliriz.
Bu eğitimi alanlar nerelerde çalışabilir? İş imkanı nasıldır?
Bu meslekte çalışma alanı oldukça geniş. Özel ve devlet anaokullarında, çocuk bakım merkezlerinde veya evlerde çalışma imkanı var. Açıkçası ben başlarken hiç iş bulamazsam bile kendi çocuğumu yetiştirirken faydasını görürüm diye düşünmüştüm. Anaokulu öğretmenlerine ihtiyaç çok olsa da maaşları pek yüksek değil. Ama severek yapıldığı sürece iş tatmini maaşın çok önüne geçiyor. Mesleğe asistan öğretmen olarak başlayıp, okuldaki ihtiyaca ve sizin yetkinliğinize göre lider öğretmen oluyorsunuz. Lider öğretmen sınıftaki müfredatı belirler ve çocuklardan sorumludur. Eğitimi her iki öğretmen birlikte verir.
Bu mesleğin önemi ve gereği hakkında neler söylemek istersiniz?
Bir çocuk yetiştirmek büyük bir sorumluluk. Kendi oğlum büyürken de okuldaki çocuklarla ilgilenirken de hep aynı şeyi hissettim. Küçük ve size muhtaç bir canlı için elinizden gelenin en iyisini yapmalısınız. İster kendi çocuğumuz olsun, ister başkasının, hepsi Allah’ın emanetidir. Dolayısıyla sorumluluğu büyük ama bir kadının fıtratına çok uygun bir meslek olduğunu düşünüyorum. Ayrıca çalışma ortamının da çok uygun olduğunu eklemeliyim.
Türkiye’den Amerika’ya gelip kısa sürede eğitim ve iş hayatına atılmışsınız. İngilizce konusunda yeterli miydiniz? Bu konuda zorlandınız mı?
Sadece üniversitedeyken hazırlık eğitimi almıştım yani yaklaşık 10 sene önce; bu yüzden İngilizcem neredeyse hiç yoktu diyebilirim. Ayrıca Amerika’ya geldiğimde, buradaki günlük konuşma dilinin bizim aldığımız eğitimden çok farklı olduğunu gözlemledim. Başlangıçta konuşmak ve hatta anlamak çok zordu. Ben kendimi geliştirmeye çalıştım. Biraz da bu amaçla okula gitmeye karar vermiştim. Sosyal bir ortamda olursam İngilizcem gelişir diye düşündüm ama, nasip bu ya, dünya çapındaki salgından dolayı eğitimler hep çevrimiçi oldu. Yine de bir okul okumanın ve çevrimiçi bile olsa, insanlarla konuşmanın çok katkısı oldu bana. Daha sonra iş hayatında kendimi biraz daha geliştirdim, hala daha geliştirmeye çalışıyorum. Bazen anlayamadığım veya bilmediğim kelimeler oluyor. Ama bu konuda çok anlayışlılar, o yüzden pek zorluk çekmiyorum elhamdulillah.
Sizce Amerika’da yaşadığınız şehrin ve ortamın eğitim ve çalışma hayatınıza nasıl bir etkisi var?
Şu an bulunduğum Virginia eyaletinde konuşulan aksanı, daha önce yaşadığım Teksas eyaletinde konuşulana nispeten daha kolay anlıyorum. Bu, bulunduğum ortama alışmamı da kolaylaştırıyor. Bir üniversitenin etrafına kurulu küçük bir şehirde yaşıyoruz. Bu sebeple, şehirde başka uluslardan pek çok insan var. Bu da çeşitliliği arttırıyor ve yerel halkın dışarıdan gelenlere daha anlayışlı davranmasını sağlıyor. O yüzden iş bulmada ve sosyal ortamlarda pek zorlanmadığımı söyleyebilirim.
Bugün bulunduğunuz noktaya gelene kadar Müslüman bir hanımefendi olarak çalışma hayatında herhangi bir zorlukla karşılaştınız mı? Karşılaştıysanız bunların üstesinden nasıl geldiniz?
Elhamdulillah hiçbir zorlukla karşılaşmadım. Başlarda özellikle iş başvurularında biraz endişeliydim. “Başörtüm sebebiyle kabul edilir miyim acaba?” diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Fakat şu an kıyafetimin bana ayrıcalık sağladığını bile hissediyorum. Herkes sanki bana daha iyi ve anlayışlı davranıyor. Ayrımcılık yapmaktan fazlasıyla korkmalarının da etkisi bunda büyük. Ramazan bayramında izin bile almıştım geçen sene, bizim için önemli olduğunu söyleyerek.
Müslüman kimliğinizin çalışma hayatında size artı sağlayan, diğer arkadaşlarınızdan farklı kılan yönleri nelerdir?
Günahsız insanlarla, yani çocuklarla çalışıyorum gün boyu. Onlar için dua ederken buluyorum kendimi çoğu zaman, umarım hepsi hidayete erer diye. Müslüman olduğu dışarıdan belli olan biriyim ve onun için yaptıklarıma, özellikle çocuklarla ilgilenirken çok dikkat ediyorum. Bir Müslüman olarak hem çalışma arkadaşlarım, hem de çocuklar üzerinde güzel izlenim bırakmak istiyorum. Büyüdüklerinde “başörtülü Müslüman bir öğretmenimiz vardı çok güzel davranırdı, çok severdim onu.” demelerini ümit ediyorum.
Sizce Montessori eğitiminin önemi nedir?
Montessori eğitimini oğlum için araştırma yaparken öğrendim. İlk çalışmaya başladığım okul Montessori eğitimi üzerine olunca uygulama kısmını da öğrenmek nasip oldu. Temel prensip; çocuklara bireysellik kazandırarak hayatta kendi kendilerine yetebilmelerini sağlamak. Okulda her çocuk yapabildiği ölçüde, en az yardımla kendi işini yapar. Bebekler 6. aydan itibaren yemeklerini yardımsız yerler, onlara asla müdahale edilmez. Çocuklar kendileri giyinip, tabaklarını yıkayıp, yerleri süpürürler. Ben bu sayede gerçekten bağımsız ve mutlu olduklarını görüyorum.
Kendi kendilerine yetebilme konusunda çocuklar sadece fiziksel olarak mı destekleniyor, ruhsal ve psikolojik destek de veriliyor mu?
Fiziksel destekten ziyade psikolojik destek veriyoruz. Bir çocuğun fiziksel olarak bir şeyi başarabilmesi için önce psikolojik olarak gelişmesi ve yapabileceğine inanması lazım. Bu yüzden önce kendilerinin bir birey olduklarının bilincine varmaları gerek. Biz de bunu öğretmeye çalışıyoruz; onları bir birey olarak görüp fikirlerine ne olursa olsun saygı duyuyoruz. Sosyal anlamda destekliyoruz. Psikolojik olarak içinden çıkamadıkları durumlarda nasıl davranmaları gerektiğini öğretiyoruz. Sosyal ve psikolojik anlamda gelişen çocuk, fiziksel anlamda daha başarılı ve hızlı gelişiyor.
Bu alanda kariyer yapmak isteyen genç arkadaşlarımıza neler tavsiye edersiniz?
Gerçekten bu konuda istekliler mi, önce bundan emin olmalarını tavsiye ederim. Çünkü çocuklarla ilgilenmek öncelikle sevgi ve sabır ister. Sonrasında çevrelerindeki okulları ve iş olanaklarını araştırmalarını öneririm.
Okuyucularımızla paylaşmak istediğiniz bir anınız var mı?
4 yaşında bir çocuğun düğme diktiğini görünce çok şaşırmıştım. Düğme dikmeyi öğrendikten sonra ertesi hafta kendine bir de yastık dikti. Ben de eve gidip kendi oğluma öğrettim ve onun da yapabildiğini gördüm. O zaman anladım ki, onları galiba biraz hafife alıyoruz 🙂
Teşekkür ederiz Cansu hanım.
Röportaj: Nurgül Çelik
[bdp_ticker ticker_title=”Son Yazılar” theme_color=”#dd9933″ font_color=”#4c4f56″]
Yorum Bırakın / Leave a Comment