Merhabalar, bize kendinizden ve mesleğinizden kısaca bahseder misiniz?
Merhaba! Ismim Zahide Kaya. 2003 yılında evlenerek, o yıllarda öğrenci olan eşimle birlikte yaşamak için Amerika’ya geldim. 15 yaşında bir kızım ve 10 yaşında bir oğlum var. Amerika’da İngilizce eğitimi aldım ve Çocuk Gelişimi Bölümü okudum. Şu anda kendi okulumu açtım ve okul öncesi yaş grubu çocuklarla çalışıyorum.
Okul öncesi eğitimi alanında çalışmak istediğinizi nasıl anladınız? Sizi bu işe çeken neydi?
Türkiye’de Giyim Teknolojileri bölümünden mezun oldum. Amerika’ya gelince kendi bölümümle ilgili birşey yapmanın hem çok masraflı olduğunu, hem de fazla bir iş alanı olmadığını gördüm. Kızıma hamile iken kendi çocuğuma da faydalı olabileceğimi düşündüğüm için Çocuk Gelişimi Bölümü’nden dersler almaya başladım. Öğrendikçe çok sevdim. Son ayıma kadar online dersler almaya devam ettim. Bölüm başkanımız Linda hanım çok tatlı bir insandı. İlişkimiz çok iyiydi. Her seferinde; “Bazı dersleri tamamladın, hem çalışıp, hem de ders almaya devam edebilirsin” diye beni yönlendiriyordu. Staj derslerini alırken de iş teklifleri aldım fakat çocuklarım küçüktü, onları kendim büyütmek için teklifleri kabul etmedim. Oğlum biraz büyüyünceye kadar bekledim. O 24 aylık olunca özel bir okuldan kabul aldım. En güzel yanı da, oğlumu da yanımda götürebilecek olmamdı. Kızım da aynı okulda, okul sonrası programa katılabilecekti. Bu beni çok rahatlattı ve böylece işe başlamış oldum.
Bu alanda çalışmak için nasıl bir eğitim aldınız?
Bu alandaki eğitimime bulunduğum bölgedeki yüksek okulun Erken Çocuk Gelişimi (Early Childhood Education) bölümünden dersler alarak başladım. Eşimin doktora eğitimi bitince birkaç şehir değiştirdik. O yüzden bölüm derslerimi farklı şehirlerdeki yüksek okullarda almaya devam ettim. En son Bowie State Üniversitesi’nde ders başına aldığım kredilerimi saydırdım. Diploma programını bitirdim. Fakat eğitimim devam ediyor. Şimdi Erken Çocuk Gelişimi lisans bölümünü (Bachelor) bitirmek üzereyim.
Bu alanda eğitim kursları her sene yenileniyor. Sizin de bu kursları her sene tekrar almanız gerekiyor. ABD Eğitim Bakanlığı bunu zorunlu kılıyor. Eğer bir okulda çalışıyorsanız, okul size bu eğitimleri tamamlamanız için maddi destek veriyor. Eğer kendiniz okul sahibi iseniz bu eğitimleri Eğitim Bakanlığına bağlı olan özel şirketlerden, ücret karşılığı tamamlayabilirsiniz.
Sizce, okul öncesi öğretmeni olmanın en keyifli yönü nedir?
En güzel tarafı, tertemiz güzel yürekli çocuklarla çalışıyor olmak. O kadar güvenip bağlanıyorlar ki, onlarla birlikteyken sanki hepsi benim kendi çocuğummuş gibi mutlu oluyorum. Dünyaya çocukların gözünden, onların saflığıyla bakabilme şansınız oluyor. Bu çok mutlu ediyor insanı. Bazen onlarla koşup hopluyor, bazen de yerlerde yuvarlanıyorsunuz. Kısacası, hep çocuk kalıyorsunuz.
Okulda sıradan bir gününüz nasıl geçiyor?
Aslında her günümüz hemen hemen aynı geçiyor ama, her gün farklı bir etkinlik yapmak da ayrı bir heyecan katıyor. Çocuklar okula gelmeden mutlaka sınıfı hazırlıyorum. Çünkü onları her zaman yenilenmiş olarak karşılamak istiyorum.
Düzenli yaptıklarımı sıralamak gerekirse; aylık ve haftalık temayı hazırlarım. Her gün kahvaltıdan sonra yaptığımız çember zamanı (circle time) esnasında herkes duygu ve düşüncelerini paylaşır. Şarkılar, sayılar, aylar, günler… derken çocuklar güne hazırlanmış olur. Ben çocukları burada çözerim. Çünkü hepsi her zaman aynı duygu ile gelmez okula. Fakat problemlerini ve heyecanlarını sizinle paylaşmaktan hiç çekinmezler. Çember zamanının ardından aylık ve haftalık konuları işleriz. Haftada iki gün, çocuklar için spor etkinliğimiz var. Spor dersinde konusunda uzman olan eşimin desteğini alıyorum. Ayrıca parka gidiyor, doğa gezileri yapıyoruz.
En sevdiğiniz çocuk kitapları nedir?
Çalıştığım yaş grubuna uygun çok resimli ve konuya odaklanan kitapları seviyorum. 3-5 yaş grubu için az ve öz yazılı kitapları tercih ediyorum. Çünkü çocukların dikkatleri 15 dakika içinde dağılıyor. O yüzden resimli kitaplar her zaman çocukları daha fazla meşgul ediyor ve odaklanmaları için faydalı oluyor. Resimler akıllarında kaldığı için, kitabı özetlerken sorduğum sorulara cevap verebiliyorlar. Ayrıca kitabı kendileri okumaya çalışıyorlarsa, resimlerle olayları daha iyi kavrayabiliyorlar.
Amerika’da çocuk kitaplarında seçenek bir hayli geniş. Halk kütüphanelerinde de çok zengin kaynak bulma imkanı var. Benim sevdigim kitaplar arasında, farklılıkları, farklı kültürleri anlatanlar ve çocuklarda pozitif duygu geliştirici olanlar yer alıyor.
Bir kaç isim vermem gerekirse; “All are Welcome”, “Kindness Makes us Strong”, “My Food, Your Food, Our Food”, “Lima, Lima Time to Share”, “I can Follow the Rules”, “Hand is not for Hitting” adlı kitapları söyleyebilirim. Bunlar genellikle çocukların hikayeden ders çıkaracağı tarzda kitaplar. Bu tür hikayelerin çocukların, toplumda kendilerinden farklı insanlar da olduğunu fark etmelerine yardımcı olduğunu düşünüyorum.
Amerika’da bir kreş açtınız. Bunun için nasıl bir yol takip ettiğinizi kısaca anlatabilir misiniz?
Ben kendi okulumu açmadan önce özel ve devlet olmak üzere farklı okullarda çalıştım. Çalıştığım okulda farklı pozisyonlarda vazifeler alıp, tecrübeler edindim. İşe yeni başlayan öğretmenlere eğitim verdim. Bazı zamanlar okulun ofis kısmında müdüre yardımcı oldum. Tüm bunların bana getirisi çok oldu.
Ayrıca bu bölümü okumanın çok faydasını gördüm. Müfredat hazırlama, etkinlik oluşturma, çocuklarla ve ailelerle diyalog, iş yönetimi ve aldığım bütün ders ve kursların faydasını çok gördüm.
ABD’de kreş açmak gibi bir niyetiniz varsa, öncelikle bulunduğunuz bölgedeki eğitim kurumuna başvurmanız gerekir. Onların bazı kriterleri vardır. Bu, her eyalette farklı olabilir. Almanız gereken kursları ve sertifika programları tamamlandıktan sonra aşama aşama ne yapmanız ve nasıl bir yol izlemeniz gerektiğini onlar size söylerler. İşyerinizin güvenliğini ölçmek için farklı kurumlarlardan çalışanlar gelir. Ölçümler, uygunluk ve güvenlikle alakalı kriterleri geçerseniz ondan sonra iş planını devreye sokarsanız.
Maddi olarak da birikiminiz olması gerekiyor. Benim kendi işyerimi açmak, yaklaşık bir seneyi buldu. Kağıt işlemleri ve güvenlik kriterleri çok uzun sürdü.
Müfredat hazırlamada serbest misiniz, yoksa takip etmek zorunda olduğunuz konular var mı?
Müfredat, öğretmene kalmış bir olaydır. Bizim durumumuzda Eğitim Bakanlığı bu konuda bir zorlama yapmadı. Bizim, farklı yaş gruplarına göre takip ettiğimiz farklı müfredatlar var. Bunlar paket halinde satılıyor. Bundan sonrası öğretmenin becerisine kalıyor. Paketi almakla iş bitmiyor müfredata eklemeler yapmak gerekiyor.
Bu mesleği tavsiye eder misiniz? Zorlukları ve zevkli yanları nelerdir?
Takdir edersiniz ki ki, öğretmenlik çok itina gerektiren, özel bir meslek. Sonuçta bir insan yetiştiriyorsunuz. Bunu yaparken de fazlasıyla çaba, sabır, özveri ve gayret sarf etmeniz gerekiyor. En önemlisi de dengeyi iyi sağlayabilmek, tutarlı ve kararlı olmak. O yüzden insanların öncelikle kendilerine “Ben bu işi yapabilir miyim?” diye sorması gerekir.
Bu mesleği yaparken, hayatınıza yeni küçük insanlar katıyorsunuz ve bunlar sizin çabanızla birlikte büyüyor. Durup durup öğretmenim seni çok seviyorum demeleri, her söylediğinizi kanun sayıp koşa koşa yapmaya çalışmaları ve bunun için yarışmaları, arada bir sarılmak istemeleri, bence en zevkli yanları bunlar.
Benim için kötü bir yönü yok diyebilirim. Sadece biraz fazla emek isteyen bir meslek. Mesela sabahleyin morali biraz düşük gelen bir çocuğu diğerleriyle kaynaştırmak, hırçınlaşarak etrafına zarar veren bir çocuğu sakinleştirmek, düşmeler kalkmalar, oyuncak kavgaları ve günün 7-8 saati size bağlı bir şekilde her dakika adınızı söyleyip orada olduğunuzdan emin olmak isteyen bir sürü minik yürek. En önemlisi de bir öğretmen olarak otoriteyi sağlamak için, bazen kendinizi kontrol altında tutmaya çalışmanız.
Bizimle okul ve çocuklarla olan bir anınızı paylaşabilir misiniz?
O kadar çok anımız birikti ki, hangisini anlatsam bilemiyorum.
Beni en çok etkileyen; çocukların bizim farklı bir kültürden olduğumuzun farkında olmaları. Ama yine de benim başörtülü olmam onlara değişik geliyor. “Kulağın nerede?”, “Saçın var mı?” gibi sorular soruyorlar. Ben de bazen eşarbımı düzeltirken kulağım ve saçım olduğunu onlara gösteriyorum. Beni öyle görünce birbirlerine bakıp sanki başka birini görmüş gibi gülerek şaşırıyorlar.
Hatırladıkça yüzümü güldüren şu anımı da paylaşmak isterim; Bir gün çocukların, oyun oynarken bağırışlarını duydum. Hem çığlık çığlığa bağırıyor hem de beni çağırıyorlardı. Evcilik oynadıkları yerde küçük bebekler için battaniyeler bulunuyordu. Sınıfımda çok sevdiğim, Ellie isimli tatlı bir öğrencim vardı. Baktım ki, benim tatlı kızım Ellie, bir battaniye alıp başına bağlamış, eliyle de iyice tutuyor. Çocuklar da “Bak öğretmenim! Ellie, Zahide öğretmen olmuş.” diye sevinç çığlıkları atıyorlardı.
Kendisine, ”Ne yaptın sen?” diye sordum.
“Ben bayan Zahide öğretmen oldum.” dedi.
Ellie’nin bu halini görmek isterler diye düşünüp, fotoğrafını çekip ailesiyle paylaştım. Bu, onların da çok hoşuna gitti. Çocuklarının bizi ne kadar çok sevdiğini her fırsatta gündeme getiren, iyi, insancıl bir aileydi.
Çocuklar üzerinde böyle izlenimler bırakıyor olmak beni çok mutlu ediyor ve kendimi şanslı hissediyorum.
Bu güzel söyleşi için teşekkür ederiz Zahide hanım. Daha nice minik yüreğe dokunmanız dileğiyle…
Röportaj: Nurgül Çelik
Haziran 2022
[bdp_ticker ticker_title=”Son Yazılar” theme_color=”#dd9933″ font_color=”#4c4f56″]
Yorum Bırakın / Leave a Comment