Salgın süreci insanların günlük yaşamlarında sahip oldukları birçok alışkanlığı, rahatlığı, kolaylığı ve imkânı kısıtladı. Yaşlılar evlerinden çıkamadılar, güvenli şekilde ihtiyaçlarının giderilmesine gerek duydular. Çocuklar en temel ihtiyaçları olan oyunlarını oynayabilecekleri sosyal ortamlarda bulunamadılar. İş yerleri kapandı; kimileri işlerini kaybetti, kimileri kazançlarını. Eğitim, çevrimiçi ortamlara taşındı. Yaşlıların gençlere, çocukların sevgi ve anlayış dolu gönüllere, maddi sıkıntı yaşayanların daha iyi durumdaki hayırseverlere, öğrenmeye talip olanların ilim sahiplerine ihtiyaç duyduğu günlerden geçildi. Hâlen de geçilmekte.
Verici olmanın mutlu ettiği, yardımlar vesilesi ile kalben bir arada olmanın yalnızlıktan kurtardığı dostluklara ve arkadaşlıklara salgın sürecinde daha da çok ihtiyaç hissedildi.
Cömertliğin temeli insan sevgisine dayanır. Arkadaşlık ve dostlukla üst düzey haslet hâline gelir. İzolasyon sürecinde kendi yağımızda kavrulma telaşında iken belki de en yakın dostumuzun, akrabamızın, arkadaşımızın, büyüğümüzün ihtiyaçlarını göremedik, hissedemedik. Bu konuları kadim öğretilerden yola çıkıp gündeme tekrar getirmek istedik. “Neler yapabiliriz? Cömertliği günümüzde nasıl yaygınlaştırabiliriz?” sorularına yanıt arayarak yazımızı zenginleştirmeye niyet ettik.
Abdülkerim Kuşeyrî’ye ait Kuşeyrî Risalesi’nden ve Prof. Dr. Mahmut Esad Coşan Hocaefendinin çevirisi ile hazırlanmış İmam Gazzâli’nin İhyâu Ulûmiddi’d-Dîn adlı eserinde yer alan İslâm’da Dostluk ve Kardeşlik Adâbı bölümünden istifade ederek yazımızı hazırladık. Umulur ki bu süreçte eksikliği ziyadesiyle hissedilen cömertlik yapılacak güzelliklere kapı aralar, sahip olunanlar paylaşılarak anlam dünyası zenginleşir.
Kuşeyri Risalesi’nde cömertlik şu şekilde anlatılır:
Kim malının bir kısmını verir, bir kısmını kendine saklarsa o sehâ sahibidir. Kim malının çoğunu verir, bir kısmını kendine saklarsa o cûd sahibidir. Kim sıkıntıya katlanıp kendisine yetecek şeyde başkasını tercih ederse o îsâr sahibidir.
Konuyla ilgili mânâlı bir kıssa ile devam edelim:
Menbic halkından bir adam Medineli biriyle karşılaştı. Ona, ‘’Nerelisin?’’ diye sordu, o da, ‘’Medineliyim’’ dedi. Menbicli zat ‘’Sizin Medine’den bize Hakem b. Abdülmuttalib isminde biri geldi; hepimizi zengin etti’’ dedi. Medineli, ‘’Bu nasıl olur? O size sırtında bir yün cübbesi ile gelmiş bir fakirdi’’ dedi. Menbicli, ‘’O bizi mal ile zengin etmedi; fakat bize cömertliği öğretti. Herkes elindeki malı diğeriyle paylaştı, hepimiz zengin olduk’’ dedi.
Kuşeyri Risalesi’nde yine şöyle anlatılır:
Adamın biri, borç almak için yakın bir arkadaşına gitti. Kapısını çaldı. Ev sahibi dışarı çıkıp niçin geldiğini sordu. O da 400 dirhem borcu olduğunu, onun için kendisine geldiğini söyledi. Ev sahibi içeri girerek 400 dirhem getirip verdi ve ağlayarak eve girdi. Bunu gören hanımı, ‘’Madem borç vermek sana zor geliyordu, bir bahane bulup da onu geri gönderseydin ya!’’ dedi. Adam da, ‘’Ben verdiğim paraya değil niçin kardeşimin halini araştırmayıp onu borç için kapımı çalmaya muhtaç ettiğime ağlıyorum’’ dedi.
Bizler neler yapabiliriz peki? Yakın çevremizden başlayarak ihtiyaç sahiplerini istemek zorunda bırakmadan onlara destek sağlayabiliriz. Bazen borç vermek maddi destekten daha değerlidir. Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de vurguladığı, verileni kat kat arttıracağı vaadinde bulunduğu “Karzı Hasen”i günümüzde canlandırarak ilişkilerdeki çözülmenin önüne geçebiliriz.
İmam-ı Gazzali cömertliği kardeşlikle birlikte ele almıştır.
Kardeşlik konusunda Hz. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurmuşlardır ki:
“Allahu Teâlâ buyurur: Benim için birbirlerini ziyaret edenlere sevgim lâyık ve vacib oldu; benim için birbirlerini bol bol sevenlere sevgim layık ve vacip oldu; benim için birbirleriyle yardımlaşanlara sevgim layık ve vacib oldu.”
Hadis sahihtir. Amr b. Abse radıyallahu ang ve Ubâdetü’bnü’s- Sâmit radıyallahu anh’ten naklen çeşitli hafis kaynaklarında yer alır. Değişik rivayetler için bl. İthâfü’s-sâde, VI, 175. Ayrıca bk. Ahmed b. Hanbel, IV, 386, r. 3580; Taberânî, Mu’cemü’l-evsat, IX, 40, r, 9080.
“Kardeşlik kurmak da birtakım hukuku gerektirir” diyen İmam Gazzâli kardeşlik ve arkadaşlık hukukunu 8 hak olarak hülâsâ eder. Birinci hakkın mal sahasında olduğunu beyan eder.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem;
“İki kardeş, biri diğerini yıkayan iki ele benzer.”
Enes radıyallahu anh’ten Ebû Mansur ed-Deylemî ve Sülemî rivayet etmiştir. Bk. Deylemî, IV, 132, r. 6411
buyurmuştur. Hadîs-i şerîf’te kardeşler el ve ayağa değil de iki ele benzetilmiştir. Çünkü her iki el birleştikleri zaman tamam olur. Onlar bir bakıma tek kişi gibidir. Bu da bolluk ve darlık hâllerinin paylaşılmasını, hâlde, istikbalde beraberliği, menfaate sahip çıkma gibi bir hareketin ortadan kalkmasını, malın üç mertebe üzere kardeşlere bölüştürülmesini gerektirir.
Bunun en aşağı mertebesi; Arkadaşının ihtiyacını, malının sana lazım olmayan ziyade kısmından karşılamandır. Eğer onun bir ihtiyacı sana mâlum olursa ve sende de kendi ihtiyacından arta kalan bir fazlalık mevcut ise onu senden bir şey istemeye mecbur bırakmadan arkadaşına vermen gerekir. Arkadaşını, ihtiyacını senden açıkça istemeye mecbur bırakırsan bu arkadaşlık müessesesine karşı işlenmiş büyük bir kusur olur.
İkincisi; arkadaşını kendinle bir ayarda tutman ve senin mâlik olduklarına ortak olmasına rıza göstermendir.
Üçüncüsü ki; bu en yüksek mertebedir; onu kendine tercih etmen ve onun ihtiyacını karşılamayı, kendi ihtiyacından öne geçirmendir. Bu, sıddîkların mertebesi ve Allah için birbirini sevenlerin en yüksek derecesidir.
Anlıyoruz ki; eğer kendisinin bir arkadaşına karşı olan durumu; yukarıda izah edilen tabakalardan birine sığdırılamıyorsa bil ki hakikatte o şahıs ile aralarında kardeşlik bağı kurulmuş değildir; aralarındaki münasebet ise akıl ve din nazarında kıymeti olmayan resmî temaslardan ibaret demektir.
Gazali kardeşlik hukukuna şu şekilde devam etmektedir:
“Arkadaşa ikramı terk etmeyi hoş gören kimse, kabirdekilerle arkadaşlık etsin.”
Cömertliğin en yüksek mertebesi olan îsârı Hz. Ömer (radıyallahu anh) hafızalarda yer edecek bir örnek ile anlatıyor:
“Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından bir şahsa, bir koyun kellesi hediye edilmişti. O, ‘kardeşim filanca buna benden daha ziyade muhtaç’ diyerek, başka bir arkadaşına gönderdi. O adam da diğerine, o da başkasına vere vere yedi şahsı dolaştıktan sonra koyunun kellesi tekrar aynı şahsa döndü.”
Merhum Necip Fazıl’ın “Eğer tadını bilirseniz, ekmeği paylaşmak, ekmekten daha lezzetlidir.” ifadesi paylaşmanın lezzetini özetliyor.
Ebû Süleyman ed-Dârânî şöyle der:
“Ben bir lokmayı, arkadaşlarımdan birinin ağzına verince, onun lezzetini kendi ağzımda hissederim.”
Salgın sürecinde maddi sıkıntı içindeki ailelere devlet ve sivil toplum kuruluşları ulaşma gayretinde oldu. Yaşadığı sıkıntıyı saklayan, paylaşmayan arkadaşlara, dostlara ulaşma noktasında bizlere ilham veren Hz. Ali radıyallahu anh buyurmuş ki:
“Allah yolunda edindiğim bir arkadaşıma 20 dirhem vermem, bana, fakirlere 100 dirhem vermemden daha hoş gelir.”
İmam-ı Gazali kardeşlik hukukunun ikincisini: İhtiyaçların giderilmesi, istenmeden yardım yapılması, bedenen yardımda bulunmak ve arkadaşın ihtiyaçlarını şahsî ihtiyaçlarından öne almak hususunda beyan eder ve şöyle ilâvede bulunur:
Kişi, kendi nefsine gösterdiği ilgi ve şefkati, kardeşine gösterecek derecede şefkat duygusunu geliştirmediği takdirde, aralarındaki dostlukta hiçbir hayır yoktur.
Kardeşlik hukukundaki ikinci bahsi şu şekilde noktalar:
Hülâsâ diyebiliriz ki arkadaşının ihtiyacı senin ihtiyacın olmalı yahut da onun ihtiyacını kendininkinden daha mühim görmelisin. Onun muhtaç olduğu vakitleri araştırmalı ve onun içinde bulunduğu durumlardan gafil olmamalısın; tıpkı kendi ihtiyaçlarını görmezlikten gelmediğin gibi. Arkadaşının senden bir şey istemesine ve yardım için ihtiyacını açıkça söylemesine meydan vermeden ve o ihtiyaçlarını giderdiğini hatırına yerleştirmeden bu vazifeyi îfâ etmelisin. Onun işlerini gördüğün için onun üzerinde bir hakkın olduğunu düşünmek değil bilakis sana işini gördürme lütfunda bulunduğu için minnet duymak yolunu tutmalısın.
Her bir ruh bütüne bir şekilde hizmet halinde bu alemdeki yerini almıştır. Bizler de yaşanılan bu salgın sürecinde cömertliğin toplum hayatımızın kalitesini artırmada ne denli önemli ve zaruri olduğuna bir kez daha şahit oluyoruz. Bütünün iyiliğini sağlayabilmek için kardeşlik ve dostluk kapsamını biraz daha genişleterek birkaç örnekle zihinlerde kalıcı hale gelsin istedik. Sizler de farklı örnekleri yorum kısmına yazarak öğrenilmesine, yayılmasına ve uygulanmasına vesile olabilirsiniz.
İyilik Fikirleri
- 65 yaş üstü bir komşumuzun kapısını çalarak alışveriş ihtiyacı varsa giderebilir, çöpünü atabilir, faturalarını yatırmak için destek olabiliriz.
- Aynı apartmanda oturduğumuz aileden biriyle yazlık evimizi bir süreliğine paylaşabiliriz.
- Yalnız yaşayan ebeveynlerin dışarıdaki işlerine destek olabiliriz.
- Köyümüzden gelen organik ürünleri dostlarımızla paylaşabiliriz.
- Öğrenciysek eğitim bursumuzun bir miktarını işini kaybetmiş ailelerin çocuklarına eğitim masrafı olarak verebilir, okunmuş kitaplarımızı onlarla paylaşabiliriz.
- Hasta yakınlarımız varsa, onlarla görüntülü telefon görüşmeleri yapabilir, onların morallerini yükseltebiliriz.
- Sokağımızdaki çocuklarla sosyal mesafeyi koruyarak hayvanlara yem ve su verebiliriz.
- Çocuklu bir aileyi arayarak çocuklarına masal ve hikâye okuyabiliriz.
- Kitapsever arkadaşımıza kitap, çiçeksever arkadaşımıza çiçek hediye edebiliriz.
- Maddi ihtiyacı olmayan bir arkadaşımıza mektup yazıp hâlini sorabiliriz. Böylece aramızdaki bağ güçlenir.
- Annemizin, babamızın dostlarını telefonla arayıp hatırlarını sorabilir, ihtiyaçlarını konusunda onlara yardımcı olabiliriz.
- Otomobili olmayan arkadaşımıza ihtiyaç duyduğunda arabamızı ödünç alabileceğini söyleyebiliriz.
- Arkadaşımızın sosyal medya paylaşımını onu yüreklendirmek, güzelliği sürdürmesi için teşvik etmek adına beğenebilir, sayfasına yorum bırakabiliriz.
- Yakın arkadaşlarla çevrimiçi çay saati yapabilir, hasret giderebilir, muhabbetin artmasını sağlayabiliriz.
- İşini kaybetmiş, iş yeri kapanmış bir dostumuzun faturasını ondan habersiz ödeyebiliriz.
- Memleketine gitmiş arkadaşımızın kedisine veya çiçeklerine o gelene kadar bakabiliriz.
- Sevdiklerimize, yakınlarımıza, dostlarımıza bu örnekleri aktararak iyiliğin modellenip yayılmasını sağlayabiliriz. Böylelikle cömertliğin aslında ne kadar kolay yayılabileceğini gösterebiliriz.
İrem Sarıgül
Kaynaklar:
- İslâm’da Dostluk ve Kardeşlik Âdâbı, İmam Gazzâli Prof. Dr. Mahmut Es’ad COŞAN çevirisi
- Kuşeyrî Risâlesi, Abdülkerim Kuşeyrî
Ne güzel, naif bir anlatım.. Ayrıca farkındalık yaratıyor, insan okudukça kendine bir şeyler katıyor.. Kaleminize, yüreğinize sağlık. Daim olsun bu yazılarınız ki bizler de okudukça kendimize bir şeyler katabilelim. 🧡
Okurken tüylerimin diken diken olduğu harika bir yazı, emeğinize sağlık 🌸🌸🌸
O kalpten asla kötü bir yazı çıkacağını düşünmedim. Ve kitap yazmanız gerektiğini de dile getirmistim. Bu yaziya bakarak o kitabın nasil mukemmel bir kitap olabilceginide ogrenmis olduk. Mukemmel bir kalp mukemmel bir anne mukkemmel bir yazı. Kalbe hatta kalpten otesine dokunan bir yazı. Tebrik ediyorum sizi. Allah iyi ki yollarımızı kesistirmis
Nekadar farkındalık yaratacak şâhâne bir yazı olmuş💕 ben kendi adıma çok feyz aldım bu kalem daim olsun 👏👏bizde heyecanla yeni yazılar için beklemede kalalım👍
Harika bir yazı. Okudukça çevrem için ben ne yapabilirim dedirten, iyilik için beklemeyip, nasıl iyilik yapabilirimi düşündüren bir yazı olmuş. Kalemine sağlık.