Mohammed Alexander Russell Webb (1846-1916), 1887’de Müslüman olan ve 1890’larda ABD’de İslamı tanıtma hareketini başlatan Amerikalı bir gazetecidir. Bir süreliğine ABD’nin Filipinler Başkonsolosluğunu yaptı. Kendisi “İnsanın ruhi ihtiyaçlarına cevap verebilecek yegane din” olduğunu düşündüğü İslamiyet ile şereflenmiş ilk beyaz Amerikalı olma ünvanını taşımaktadır.
Nadirah Florence, Webb’i “Çağının üzerinde biriken tozu toprağı, ellerimizle temizleyerek arayıp bulabileceğimiz, gizli bir hazine” olarak tarif eder. Gerçekten de, 21. yüzyıl Müslümanları tarafından yeniden keşfedilmeyi bekleyen bu hazine, akademik seviyedeki kişilerce tanınsa da, halkın genelinden saklı kalmıştır.
Mohammed Alexander Russell Webb, 1846 ylında, Presbiteryen Kilisesine bağlı bir ailede, New York`un Hudson kasabasında dünyaya geldi. Üniversite eğitimini, o zamanlar New York’daki Yale Üniversitesi’ne bağlı olan Claverack Yüksek Okulunda İngilizce gramer, tarih ve matematik konuları üzerine aldı.
Okulu bitirince mücevherat işiyle ilgilenmek üzere Chicago’ya gitti. Bütün varlığı büyük Chicago yangınında kül olunca Missouri‘de bulunan Unionville Republican gazetesinde, baba mesleği olan editörlüğe başladı. Sonra da St. Joseph ve St. Louis’de gazetecilik hayatına devam etti.
Yaşadığı zamanın şartları
Onun yaşadığı yıllarda Amerika’da, telefon hayatın kaçınılmaz bir parçası haline gelmiş, elektrik bulunmuş, sokakları aydınlatmaya başlamıştı. Fotoğraf sıradanlaşmış, T Model Ford otomobiller piyasaya çıkmıştı. İç savaş ülkeyi, Kuzey-Güney diye bölmüş, birbirine düşürmüş, ekonominin bozulmasına, alım gücünün azalmasına, insanların dini duygularının zayıflamasına, kiliseye gidenlerin azalmasına, bunun aksine Ateizmin popülaritesinin artmasına sebep olmuştu. Bazı eyaletler iç savaş sonu yenilgi sembolü olduğunu düşündükleri için Amerikan bayrağını asmayı reddediyor, konfederasyon bayraklarını asmayı tercih ediyorlardı. Hatta 15 yıl boyunca ABD Bağımsızlık Günü olan 4 Temmuz’u kutlamayı bile reddetmişlerdi.
İslam’ı tanımaya doğru
Webb hiç bir zaman Hristiyanlığa bağlı, onun bütün şartlarını kabul eden, tam anlamıyla boyun eğen biri olmadı. Kiliseye kızlarla arkadaşlık yapmak ve ayinden sonra onları eve bırakmak için gittiğini söylerdi. Üçlü tanrı inancını akılcıl bulmadığı için, zaten çok da düşkün olmadığı Hristiyanlıktan zamanla iyice uzaklaştı. Nihayet kilisenin ona öğrettiği hemen hiç bir şey olmadığını düşünerek, 1872’de bu dinden tamamen koptu. Bir süre oryantal dinlere merak salıp, Budist oldu.
Bu arada, pozitif bilimlerin cevap veremediği; “ölü ile diri insan arasındaki fark nedir, ağaç niye büyür, çiçek neden çiçek açar?” sorularına cevap bulmaya çalıştı. Theosophical Society`ye (İlahiyat Cemiyeti) üye oldu. O zamanlar bu cemiyet Webb`in arkadaşları arasında oldukça popülerdi ve kuralları hayli insalcıldı. ”Bütün insanlar kardeştir, insanlar arasında renk, ırk, dil, din ayrımı yapılamaz, ancak cemiyet hiç bir dine mensup değildir.” tezini savunuyorlardı. Esasen cemiyetin asıl amacı, Budizm ve Hinduizmin öğretilerini aşılamaktı. Fakat dinler arası mukayese yapılmasını da serbest bıraktığından oldukça geniş kitlelerce benimseniyordu.
O yıllarda Hindistan’dan Mirza Ghulam Ahmad, Batı’da ve Amerika’da en bilinen ve saygın İslam alimlerinden biri olarak kabul ediliyor ve Batı’nın İslam’la tanışmasında en etkili adamlardan biri olduğu düşünülüyordu. Webb, Amerikan gazetelerinden birinde Ahmad’ın bir makalesini okuduktan sonra ona yazmaya karar verdi. Karşılıklı yazışmalarında İslam’a ilgi duyduğunu ve Hz. Muhammed’in (sas) öğretisini benimsediğini yazıyor, sorular soruyordu. Ancak henüz İslamiyeti kabul etme aşamasında değildi.
Manila Konsolosluğu ve İslam’a Girişi
O sıralarda zamanın Amerikan başkanı tarafından, Filipinler’in başkenti Manila’ya Amerikan konsolosu olarak gönderildi. Manila’daki görevinin üzerinden henüz bir yıl bile geçmemişti ki, tek bir Müslümanla bile karşılaşmadan Müslüman olmaya karar verdi. Onun Müslüman oluşu, İslam dünyasında sevince, Batı dünyasında ise büyük bir şaşkınlığa sebep oldu. Webb Müslüman olunca, karısı ve üç çocuğu da Müslüman oldular.
Kendisine İslam’a girişini soranlara; “İslam’a girişim, yoldan sapmış bir düşünce, körü körüne bir saflık, ani duygusal bir dürtü değil, samimi, dürüst, önyargısız bir inceleme ve araştırma sonucu, gerçeği öğrenmeye aşırı istekten kaynaklanan bir karardır. Hristiyanlık modern bilimin sorularına yeterli cevaplar veremezken, tam tersine İslam çok daha ileri seviyede modern bilimin sorularına cevap vermeye muktedirdir.” diyerek İslam’ı tesadüfen veya bir bunalım sonucu değil, bilerek ve isteyerek seçtiğini anlatıyordu.
Hindistan Müslümanları
Hindistan Müslümanlarından ilk olarak Budruddin Kur’la irtibata geçti. Kur, bir gazetede, organize bir çalışmayla İslam’ın Amerika’da başarıyla anlatılabileceğini ve açık fikirli eğitimli Müslümanların bu misyonu desteklemesi gerektiğini yazarak kamuoyu hazırlamaya, halkın Amerikan Misyonu için desteğini almaya çalıştı. Daha sonra Hindistanlı tüccar Hâce Abdullah Arap Manila’ya geldi ve Webb’le Amerikan Misyonu’nun hazırlık çalışmalarını yaptılar. Hâce Abdullah Arap ile Webb’in vardıkları anlaşmaya göre, Hintli Müslümanlar, Amerika`da İslam’ı yaymak için, yaklaşık beş yıl süreyle maddi destek verecekler, bundan sonra misyon kendi ayakları üzerinde durabilecek noktaya gelecekti.
Bir müddet sonra Hindistan’dan kuruluş aşamasındaki desteğin sağlandığı haberi gelince, Manila’daki konsolosluk görevinden istifa edip Hindistan’a gitti. Hindistan’da gittiği her yerde halkın büyük tezahüratıyla ve ilgisiyle karşılaştı. Çeşitli toplantılara davet edildi, konuşmalar yaptı, Amerikan Misyonu’nu anlattı. Ancak halkın yoğun ilgisine karşılık misyonun maddi kanadına destek verenlerde ilgisizlik, ihmallik ve lakaytlık görülünce hayal kırıklıkları yaşadı. Bu ilgisizliğin sebebi “paraları Amerika’ya göndereceğimize, fakir Hint halkına vermeliyiz” düşüncesinin hakim olmaya başlamasıydı.
Amerika’ya dönüş, Amerikan Misyonu
1893`de New York’a geldi. Amerika’nın İslam’a sıcak bakacağını, eğer iyi anlatılır ve iyi yönetilirse, İslam’ın Amerikan ahlakına ve yaşayışına son derece uygun bir din olduğunu düşünüyordu. Kimseyi Müslüman yapmaya zorlamayacak, onları düşünmeye sevk edecek ve sadece düşünen, eğitimli insanlar üzerinde çalışacaktı. İyi yönetilen bir hareketle İslam’ı bir dünya dini yapma azmi ve kararlılığındaydı. “İslam dininin insanlığın ihtiyaçlarına cevap vereceğini biliyorum, o yüzden burdayım. Bu sistem tam olarak Amerika’da bizim aradığımız sistemdir.” diyordu. “Amerikan Misyon”u başlamıştı.
İlk işi Manhattan’da bir ofis açmak oldu. Ancak Hintli Müslümanların taahhüt ettikleri yardım gecikince maddi sıkıntılar yaşadı ve ofisini bir kaç kere taşımak zorunda kaldı. Hareketin merkez binası; kütüphane, okuma odası, ibadet odası, sohbet odası ve Kur’an eğitiminin de yapıldığı odalardan oluşuyordu.
Salon konuşmaları
Salon konuşmaları onun ideal sohbet ortamlarıydı. Kadın, erkek seçkin davetlilerin çağrıldığı bu salon konuşmalarında, İslam en güzel, en mahir, en detaylı şekilde konuşulup tartışılıyordu.
Kaç kişiyi Müslüman yaptınız sorusuna şöyle cevap vermişti; “Hiçbir zaman kimseyi Müslüman yapmaya çalışmadım. İnsanların Müslüman olması için önce düşünmeleri lazım. Biz sadece düşünen insanların Müslüman olmaya karar verebileceğini düşünüyoruz. Halbuki bu insanlar henüz düşünmeye eğitimli değiller.”
Bugün olduğu gibi o günlerde de İslamla alakalı bazı önyargılar vardı. Öncelikle bununla mücadele etmeli, yanlış düşünceleri silmeliydi. Onun ifadeleriyle; “Batı’da insanlara “İslam hakkında bilginiz var mı?” diye sorsanız size hemen “evet var” derler, ama bildikleri ve okudukları, misyonerlerin kitapları ve kaynaklarından ibarettir.”
Webb, Amerika’da her evde bir İngilizce Kur`an tercümesi olmasını arzuluyordu. Bunun için de maddi kaynak lazımdı. Amerikalılar İngilizce tercüme Kur`an`a büyük ilgi gösteriyorlardı ancak maddi imkanlar belini büküyor, talepleri karşılıyamıyorlardı.
Bu arada misyonu lekeleyip, karalayarak ilerlemesini durdurmaya çalışanlar bazı dedikodular çıkarmaya başladılar. Hindistanlı Müslümanlardan gelen yardımlar abartıldı. Zaten misyon için gönderilmesi taahhüt edilen yardımın az bir miktarı, üstelik de gecikmeli olarak ulaşmıştı. Bu durum, misyonun hareket kabiliyetini kısıtlayarak sonunu hazırlayacaktı.
İlk Dinler Parlamentosu ve Osmanlı şeref madalyası
1893’de Chicago’da yapılan İlk Dinler Parlamentosu’na tek Müslüman konuşmacı olarak katıldı. Şarkiyatçıların ve misyonerlerin İslam’ı anlattığı Dinler Parlamentosu’nda tek Müslüman konuşmacı olarak İslam’ı temsil etti. Özellikle çok tartışmalı konulardan olan “İslam’da çok evlilik” ve “İslam’ın Batı’da yanlış temsil edilmesi” ile ilgili konuşmalar yaptı.
1901‘de 2. Abdülhamid tarafından İstanbul`a çağrıldı. Kendisine İslam’a hizmetlerinden dolayı, Fahri New York Konsolosluğu ve şeref madalyası ile birlikte “Bey” unvanı verildi. Webb bu şerefe nail olan tek Amerikalı oldu.
Gazete ve makaleleri
Kuzey Amerika`nın ilk İslami basın organı olarak bilinen ve aylık çıkarılan gazete, maddi destek olmadığı için sadece sekiz baskı yapabildi.
The Voice of Islam
Posta ücretiyle birlikte sadece 3 sent`e satılan bu haftalık gazeteyi çok az sayıda çıkarılabildi. Sonradan The Moslem World ile birlikte aylık olarak çıkarılmaya devam etti.
Gazeteler 1893-1895 aralığında çıkarıldı. Kuzey Amerika`nın ilk İslami yayınları olarak tarihe geçtiler. Bugün onlardan geriye sadece bir kaç nüsha kaldı. Gazete ve makaleleri sadece Amerika`da değil, Avrupa, Asya ve Afrika`da da geniş okuyucu kitlesine ulaştı. Bugün bile hala İslami medya üzerindeki etkisi devam etmektedir.
Misyon son buluyor
Amerikan Misyonu,başlamasından üç yıl sonra maddi destek olmadığı için sona erdi. 2. Abdülhamid yardım etmeyi taahhüt etmişti ancak bürokratik nedenler veya misyon hakkında çıkan asılsız iddiaların araştırılması nedeniyle midir bilinmez, çok geç kalınmış, son çırpınışlar da misyonun devam etmesine yetmemişti. Webb, bir daha Allah`tan başka hiç kimseden yardım istemeyeceğine yemin ederek köşesine çekildi.
Bu yolda son kuruşuna kadar harcamış, şehir dışında derme çatma küçük bir eve sığınmış, yakın çevresini kaybetmiş, itibarı zedelenmiş, ancak asla dininden taviz vermemişti. The Moslem World gazetesini misyonun sona ermesinden sonra bile kendi imkanlarıyla dağıtmaya devam etti.
Son yıllarında New Jersey, Rutherford News’de yazmaya başladı. New Jersey demokratları, Amerikan kongresine adaylığını koymak istedilerse de kabul etmedi. 70 yaşında şeker hastalığının ilerlemesi sonucu, hayata veda etti. New Jersey eyaletinin Lyndhurst kasabasında bulunan Hillside mezarlığına gömüldü. Mekanı cennet olsun.
Rabia Yener
Cemaziyelevvel 1440, Ocak 2019
Araştırma: Rabia Yener
Kaynaklar:
- A Muslim in Victorian America: The Life of Alexander Russell Webb by Umar F. Abd-Allah
- Umar F. Abd-Allah, A Muslim in Victorian America
- Bassiri, Islam in America S,122
- http://www.webbfound.org/about/
Yorum Bırakın / Leave a Comment