Hawaii’den Bir Söyleşi

Bize önce kendinizi tanıtır mısınız ? Kaç senedir Amerika`dasınız ve hangi bölgelerde oturdunuz?

F. ARSLAN; Almanya’da doğmuşum. İlkokul ikinci sınıfta Türkiye’ye temelli dönüş yapmışız. Dolayısı ile ilk, orta ve lise eğitimimi Türkiye’de yaptım. Evlenip, Amerika’ya geldiğimde hiç dil bilmiyordum ve bir Community College’ da dil dersleri aldım. Toplam 16 senedir Amerika’da yaşıyorum. Amerika’nın doğusundan batısına 4 değişik eyalette yaşayıp, daha birçok eyaletini de gezme-görme fırsatım oldu. Şu an Hawaii’de ikamet ediyoruz. Gönüllü faaliyetlerde bulunuyorum ve camimizin İslami Pazar Okulunun yönetim kurulundayım.

Almanya size neler hatırlatıyor, ordaki Türkler veya yaşantınız hakkında neler anlatabilirsiniz?

F. ARSLAN; Almanya deyince hatırladığım güzel bir çocukluk, düzenli temiz caddeler, alışveriş merkezleri, parklar, havuzlar, Türk okulları ve Türk bakkalları… Tabii çikolatasını unutmak mümkün değil. O zamanlar İslam, Almanya’da şimdiki kadar yaygın değilmiş. Türkler bir araya geldiği zaman muhabbet hep, çalışıp para biriktirip bir an önce burunlarında tüten memleketlerine dönebilmek üzerine olurdu. Hasret gidermek için seyredilen Türk filmlerini ve Türk şarkılarını hala hatırlarım. Almanya`da okul gezisiyle kiliseye gittiğimi hatırlıyorum ama hiç camiye gittiğimi hatırlamıyorum. Etrafımızda o zamanlar bir cami olduğunu da hiç sanmıyorum. Bundan dolayı da dini eğitimde bizim ve diğer Türk komşularımızın çok eksiklikleri vardı. Ne mutlu ki bu durum, orada bilinçli yetişen yeni nesil sayesinde çok değişime uğradı. Hala irtibatta olduğum ve hala Almanya’da yaşayan arkadaşımdan aldığım haberler beni rahatlatıyor.

Amerika`da Ramazanlar ve bayramlar nasıl geçer, biraz anlatabilir misiniz? Türkiyedeki Ramazanları özlüyor musunuz?

F. ARSLAN; Amerika çok büyük bir memleket, dolayısı ile Ramazanlar ve bayramlar eyaletlere göre ve orada bulunan Müslümanların bilgi ve kültürüne göre değişebilir. Camiinin tek olduğu yerlerde cemaat bütünleşmek zorunda kalıyor. Böyle durumlarda benim hissettiğim, (California hariç-çünkü orada camii de cemaatte çoktu) bir camide her milletten Müslümanların tek vücut, omuz omuza ibadet etmesinin verdiği beraberlik ve bütünlük hissi ve sıcak bir kardeşlik ortamında paylaşılan iftarlar. Bayramlar ise gerek evlerimizde olsun gerek camilerimizin düzenlediği bayram kutlamalarında olsun, Türkiye’deki bayramlardan çok daha coşkulu kutlanıyor diyebilirim. Bunun sebebinin ise ailelerimizden uzak geçirdiğimiz bayramların burukluğunu kamufle etmeye çalışmamız ve de bu gurbet diyarlarında evlatlarımızı buranın eğlence ve oyunlarına özenmekten korumaya çalışmamızdan kaynaklandığını düşünüyorum. Mesela biz Ramazan geldiğinde gelenekselleştirdiğimiz ev süslemelerimizle evimizi süslüyor ve Kurban Bayramından sonra süslerimizi kaldırıyoruz. Camii olarak da bayramlarda oyunlar, aktiviteler, yarışmalar düzenleyip, çocuklara hediyeler dağıtıyoruz. Sonuç olarak gurbetlik hariç Ramazan ve Bayramlarımız çok güzel geçiyor. Fakat bunun yanı sıra kültürümüzde olan büyükleri ziyaret etme, el öpme, harçlık alma, kurban telaşı gibi adetleri de kaybettiğimiz doğru malesef.

Çocuklarınızı İslami eğitimle yetiştirme açısından Amerika size herhangi bir kolaylık sağlıyor mu?
F. ARSLAN; İslami eğitimi vermek gayrimüslim bir memlekette anne ve babaya büyük bir sorumluluk yüklüyor. Bazen camilerin sağladığı Pazar okullarının bile yetersiz geldiğini hissediyorsunuz. Ama çocuğunuza eğitimini ufak yaşlardan verebilmişseniz onu toplumun adet ve alışkanlıklarından korumanız daha kolay oluyor. Bayramları, kandilleri, dini özel günleri büyük birer fırsat bilip, ustalıkla değerlendirmeniz gerekiyor. İslami yaşama özgürlüğümüzün olması, haklarımızı rahatlıkla arayabilmeniz ve onların da anlayışlı yaklaşımları, işimizi biraz daha kolaylaştırıyor aslında. Bu benim dini seçimim diyorsunuz onlar da saygı duyuyorlar. Mesela kızım başörtüsü ile okulundaki tek Müslüman öğrenci. Çok büyük saygıları var, ona okul saatlerinde namazlarını kılabilmesi için özel oda bile tahsis ediyorlar. Giymeleri gereken spor üniformalarını kendisine göre uyarlamasına izin veriyorlar. Ramazanda oruç tuttuğu için okul yönetimi tüm öğretmenlerini bu konuda bilgilendiriyor. Bu örnekler çoğaltılabilir ama özetle, çocuklarımı İslami eğitimle yetiştirmede çok büyük sorunlar yaşamıyorum, eğitim kaynakları hariç (okul, kurs, kitap). Mesela kitap konusunda çocuklarıma yaşına hitap eden dini bilgi ve eğitim veren kitap bulmada sorun yaşıyorum. Türkçe kitaplarda bildiğim güvendiğim kaynakları dil sorunundan dolayı kullanamıyorum. Yani çocuklarımın Türkçeleri o kitapları okuyup anlamaya yetmiyor. Çocuklara hitap eden İngilizce kaynaklı kitaplar ise yok denecek kadar az. Bu konuda tavsiyelere açığım.

Konu Türkçeden açılmışken; çocuklarınızın Türkçeleri nasıl? Bu konuda ne gibi gayretleriniz oluyor?

F. ARSLAN; Çocuklarımın ikisi de Türkçe biliyor, kızım yaşı dolayısı ile daha iyi biliyor tabii. Çocuklarımız için evimizdeki kural hep “önce Türkçe” öğrenmek oldu. Bazı arkadaşlarımız “çocuklarımız okula başlayınca zorluk çekmesin” düşüncesiyle önce İngilizce öğretmeyi uygun görseler de sonradan büyük pişmanlıklar yaşadılar, zira çocuklar okulda öyle ya da böyle İngilizceyi zaten öğreniyorlar, ama daha sonradan Türkçeyi öğretmek neredeyse imkansız oluyor. Tabii sık sık Türkiye ziyaretlerimizin de çok faydası oldu. Orada bildiklerini yaşıtları ile pekiştirme imkanları buldular. Çocuklar, çocuklardan çok daha fazla ve çabuk öğreniyorlar. Bunlara ek olarak gece yatmadan önce okunan Türkçe kitaplarının da faydalarını çok gördük.

Söylenildiği gibi sizce Amerika sonsuz özgürlükler ülkesi midir? Bir Müslüman başörtüsü ile istediği işte çalışabilir mi?

F. ARSLAN; Hayır buna katılmıyorum. Amerika devasa bir ülke. Özgürlük yaşadığınız eyalete göre değişkenlik kazanan bir kavram. Edindiğim bilgi ve tecrübelere dayanarak şunu söyleyebilirim; Amerika’nın doğu ve batı sahil şeridi daha kozmopolitan olması açısından yabancılara daha toleranslı ve anlayışlı. Orta Amerika çok daha tutucu. Müslüman bir bayanın başörtüsü ile her yerde ve her işte çalışamadığını biliyoruz maalesef. Ama dediğim gibi bu yaşadığınız eyaletle göre değişkenlik gösteriyor.

Türk insanı misafirperver olarak bilinir, sizce Amerikan halkının bir yabancı gözüyle en dikkat çeken özelliği nedir?

F. ARSLAN; Dikkatimi en çok çeken özellikleri olarak, tabii burada genelleme yapıyorum, güler yüzlü, erken kalkmayı seven, kurallara uyan ve açık sözlü insanlardır diyebilirim. Güneşle beraber hayat başlıyor, güler yüzlü insanların selamını alıyorsunuz. Kurallar kanunlar çiğnenmiyor, aman yapıvereyim edivereyim, bir kereden birşey olmaz demiyorlar, böylelikle toplum düzenleri de bozulmuyor. Açık sözlülüklerine gelince de yüzünüze kibarca söylüyorlar müşküllerini. Kalbi kırılacak, darılacak diye gereken zamanda bile bizim yapamadığımız bir şey bu. Tam Müslümanlarda olması gereken hasletler bence.

Hep çocuklar açısından olaya bakıyoruz, Amerika`nın sizin bir eş ve anne olarak  gündelik hayatınıza getirdiği kolaylıklar veya zorluklar nelerdir? Çok uzun yıllar Amerika`da olmanın size adetlerinizi unutturduğunu düşünüyor musunuz?

F. ARSLAN; Bir ev hanımı olarak gündelik hayatımdaki kolaylıkların en başında temizlik meselesi geliyor. Gerek eşyalarımızın sade olması ve gerekse temizlik anlayışının farklılığı işimi kolaylaştırıyor. Ayıklanmış yıkanmış sebzeler, meyveler ve bunun gibi kolaylıklar da mutfaktaki işlerimizi kolaylaştırıyor. Hayatıma kattığı zorlukların başında ise yaşadığım eyalet dolayısıyla helal et bulmakta yaşadığım zorluğu sayabilirim.

Bir anne olarak ise zorluğu çocuklarımı okula götürüp getirirken yaşıyorum. Onların özel şoförleriyim. Günlük programlarımı onların okul giriş ve çıkış saatlerine göre planlamak zorundayım. Eğer okul sonrası aktiviteleri de varsa bu işimi daha da zorlaştırıyor zira her yere kendim getirip götürüyorum. Okulda çıkan öğlen yemeklerini çocuklarım yiyemedikleri ve ayrıca da sevmedikleri için evde kendim paketliyorum. Bu konudaki kolaylıklara gelirsek, çocuklarınız için her türlü spor imkanlarına kolaylıkla erişebiliyorsunuz, parklar, kütüphaneler, havuzlar emrinize amade..

Bir eş olarak, bazen işiniz zorlaşabiliyor, özellikle bulunduğunuz yerde görüşebileceğiniz bir dostunuz yoksa eşler birbirlerine hem arkadaş, hem anne baba hem yaren olmaya çalışıyor, bu da aslında imkansız bir şey ve de olmaması gereken bir şey. Kimse kimsenin yerini tutamaz tutmaya da çalışmamalı zaten. Ama gurbet bazen bu konuda sizi yalnız bırakıyor. Pozitif yönü ise tüm vaktinizi eşinize harcıyorsunuz çünkü, vaktinizi bölecek başkaları yok. Uzun yıllar burada yaşamış olmanın etkisiyle bazı adetleri unutuyorsunuz tabii. Mesela bayramlarda mezar ziyareti yapmak, el öpmek, misafire servis yapmak (burada hep self serving yapıyoruz) gibi.

Ailece yaptığınız faaliyetler varmı? Bize biraz anlatabilir misiniz?

F. ARSLAN; Hawaii’de olmanın nimetlerinden yararlanıp sık sık, hatta 4 mevsim, ailece deniz kenarlarına gidiyoruz. Küçük oğlum bodyboard yapmayı çok seviyor. Bunun yanı sıra dağlara “hike” yapmaya gitmek haftalık olmasa da ayda en az bir kaç kere yaptığımız aktiviteler arasında. Zirveye çıktığınızda çok güzel nefes kesen manzaralarla karşılaşıyorsunuz, bazen uçsuz bucaksız bir okyanus manzarası, bazen bir şelale, ama hep doğal güzellikler. Ailece bazen tenis de oynuyoruz ama kızım hariç hepimiz amatörüz. Çadır kurup kamp yapmayı, şnorkelle yüzmeyi ve diğer adaları ziyaret etmeyi de seviyoruz.

Biraz Amerika”daki Müslümanlarla ilgili konuşalım. Amerika`daki Müslümanları nasıl buluyorsunuz, yani birbirlerine kenetlenmişler midir, birlik ve beraberlik içinde midirler?

F. ARSLAN; Maalesef. Amerika’daki ilk jenerasyon Müslümanların diğer milletlerden kardeşleriyle birlik ve beraberlik kurmalarında ortak dil “İngilizce” yi bilmemeleri büyük bir sorun teşkil ediyor. Bu da kendi dillerinden insanlarla gruplaşmaya sebep oluyor. Bu Araplar için bile geçerli, farklı lehçeler onları yine bölüyor. Filistinliler bir grup, Mısırlılar bir grup, Suriyeliler bir grup oluyor. “İnsanlar konuşa konuşa anlaşır” atasözümüz ne kadar manalı, konuşamazsak iletişim kuramaz, birbirimizi tanıyamaz ve kenetlenemeyiz. Yeni jenerasyon da bu geçerli değil, çünkü hepsi İngilizceyi ana dillerinden bile daha iyi biliyor ve gruplaşma söz konusu olmadan gayet doğal bir şekilde bütünleşip kaynaşabiliyorlar. Kenetlenememe konusundaki diğer bir etken ise çokluk. Yani kendi memleketlin çok ise diğer Müslümanlarla iletişim kurmaya, dostluk, komşuluk yapmaya vakit kalmıyor. Mesela ben buraya ilk geldiğimde camimizde benden başka Türk yoktu, yani tektim. Ben bunu Allah’in (c.c.) bir lütfu diye nitelendiriyorum. Çünkü böyle olması beni camimizdeki diğer müslümanlarla tanışmaya ve arkadaşlık kurmaya yönlendirdi. Öyle güzel insanlarla karşılaşıp arkadaş oldum ki, onların arkadaşlıklarını bana nasip ettiği için Rabbime şükürler olsun. Onlardan çok şeyler öğrendim ve öğrenmeye de devam ediyorum.

Gelelim evlilik meselelerine! Bazı genç kızlarımız Amerika`nın çok uzak olmasından dolayı evlilik tekliflerini reddediyorlar. Sizce uzaklık, bir evliliği reddetmek için geçerli bir sebep midir?

F. ARSLAN; Kesinlikle değildir. Evlilikte aranılacak özellikleri hepimiz biliriz. Bizim için, eşte aranılan en önemli özellik iyi bir Müslüman olmasıdır, tabii gözünüze gönlünüze de hitap edecek. Bu özellikleri kendisinde taşıyan bir insan ile dünyanın öbür ucuna bile gidersiniz. Mühim olan karakterlerin uyuşması. İlla aileme yakın olacağım diye ayak diretmenin, Allah’ın sizin için çizdiği kadere asilik olabileceğini de düşünmek lazım. Evet gurbet zor, ama Allahu Teala hazretleri zorun yanında hep kolaylıklar da verir kullarına. Amerika 15, 20 sene önceki gurbet yeri değil artık, telefon, görüntülü iletişim, sık ziyaretler sayesinde bunların hepsi değişti. Genç kızlarımız hiç çekinmesinler, doğru seçimi yaptıklarına inanıyorlarsa, Amerika onlar için sadece kendilerini daha da geliştirebilecekleri bir tecrübe olacaktır.

Son olarak okuyucularımıza vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

F. ARSLAN; İslamiyet Müslümanlara elçilik vazifesi yüklemiştir. Bu yolda işimiz zor, yolumuz zorluklarla dolu. Müslümanlar arasında bile kardeşlik, dostluk duygularını kavileştirememişken biz İslam dinini dünyaya yaymak ve bihaber olanlara ulaştırmak peşindeyiz. Dünya, teknolojinin gelişmesiyle artık çok küçüldü, bizlerin ise büyük düşünmesi lazım. Her yere gidebilmeli, vazifeler alabilmeliyiz. Türkiye’de olup bunu uygulayabilmek ya da hayal bile etmek zordur belki ama özellikle yurtdışı tecrübesi olmuş kişilerin bu tecrübelerini iyi kullanmaları lazım. Yıllarca yurtdışında yaşayıp, oranın dilini bile öğrenmeye çaba göstermeden, tek hayali tekrar vatana dönmek olmaması lazım. Özellikle genç nesillerimizi yetiştirmede çok başarılı ve sistematik olmalıyız. Onları kaybetmek, ahiretimizi kaybetmektir. Rabbim hepimize doğru yolunda iyi müslümanlar olmayı nasip etsin. Hepinize çok teşekkürler.

Biz de size çok teşekkür ederiz.

AKWA- 2010

5 Yorum / Comments

  1. Reyyan Has 14/04/2018 at 16:47 - Cevapla / Reply

    Selamlar, cok keyifli bir soylesi, tesekkurler. Ornek alinasi bir yasam Filiz haniminki. Bence zorlanilan yanlar da olmustur mutlaka ama, cok fazla mevzu bahis etmiyor, guzel bir meziyet, tebrik ediyor, hayatinin devaminda guzellikler temenni ediyorum.

  2. Hicabi 14/04/2018 at 16:47 - Cevapla / Reply

    yiğenim ropotajını okkudum başarılarının devamını dilerim ALLAH c.c. yardımcınız olsun.

  3. Melike 14/04/2018 at 16:46 - Cevapla / Reply

    Filizcim tebrik ederim gercekten guzel bir roportaj zevkle okudum, ayrica demekki bilimadamlari dunyaya hizmetle yetinmeyip sadece islerinde basariya ulasmiyorlar ayni zamanda her isi eslerine birakip cok fonksiyonlu basarili annelerinde yetismesine katkida bulunuyorlar

    • Rabia 14/04/2018 at 16:46 - Cevapla / Reply

      Ilginc bir bakis acisi melikecim, tebrikler.

    • Filiz 14/04/2018 at 16:47 - Cevapla / Reply

      Guldurdun beni Melike’cigim, bu yorumunun altinda ayni kaderi paylasiyormusuz gibi bir his uyandi bende:) ayrica ovgulerine layik olamasamda tesekkurlerimi sunuyorum. Sevgili Canan’cigim, cami faaliyetlerimiz var tabii ki ama bunlar Bayramlar ve Islam gunu haric cok buyuk faliyetler degil. Her camide oldugu gibi buyuklere Arapca, Hadis, Qur’an dersleri ve bayanlara sohbetler ve cocuklara da Pazar okulumuz surekli aktiviteler arasinda. Ev suslemelerimiz benim ablamin da dedigi gibi sunnet suslerini arattirmayacak tarzda oluyor 🙂 cocuklarin kendi elleriyle hazirladiklari susleri asmalari onlara ayri bir mutluluk veriyor. Disaridan da gorunmesi ve cocuklarin ilgilerini cekip sormalari icin dis kapimizi da susluyoruz. Hatta seker, cukulata, sakiz gibi aburcubur asiyoruz ki kapimiza gelip de eli bos donen olmasin bu mubarek gunlerde.. Cocuklarin gonlu midelerinden gecer malum..
      sevgilerimle

Yorum Bırakın / Leave a Comment

Go to Top