İslam hukukuna göre, Müslüman bir kadının, Müslüman olmayan bir erkekle (gayr-i müslimle) isterse bu erkek ehl-i kitap olsun evlenmesi dinen mümkün değildir. İslam hukukçuları bu konudaki görüşlerini Maide suresinin 5. ve Mümtehine suresinin 10. ayetlerine dayandırmaktadırlar. İslam hukukçularının bu ayetleri gayr-i müslim erkeklerle evlenmeyi yasaklayacak biçimde yorumlamaları, Ehl-i kitap da olsa başka bir din mensubuyla evlenmenin, kadının ve doğacak çocukların dinini menfi (olumsuz) olarak etkilemesi endişesine dayanmaktadır.( 1) Gelelim müslüman bir erkeğin müslüman olmayan bir kadınla evlenmesi meselesine. Halil Gönenç Hoca, Günümüz Meselelerine Fetvalar kitabında müslüman olmayanı iki gruba ayırmıştır. Buna göre;
1- Ehl-i kitab; Hristiyan ve Yahudi
2- Ehl-i kitap olmayan; mecusi, putperest, mason ve komünist
İkinci gruptaki bir kadın ile hiç bir surette evlenmek caiz değildir. Bu hususta ihtilaf yoktur. Kur’an-ı Kerim şöyle buyuruyor; “İman etmedikçe müşrike kadınlarla evlenmeyiniz.” (Bakara, 221)
Ehl-i kitap (Hristiyan veya Yahudi) olan bir kadınla evlenmek hususunda ise ihtilaf vardır. İbn-i Ömer (R.A.) gibi bazı zevat, “ehl-i kitab ile müşrikler arasında fark yoktur, hiç birisiyle evlenmenin caiz olmadığını” söylüyorsa da cumhur-u ulema “ehl-i kitab bir kadınla evlenmek caizdir” diyor. Çünkü bir çok sahabe ehl-i kitab olan kadınla evlenmişlerdir; Hz Osman ve Huzeyfe gibi. Hz. Osman (R. A.) Naile isminde Hristiyan bir kadınla evlenmişti. Bu hanım bilahare İslamiyete girdi. Yine Huzeyfe (R.A.) Medain şehrinden Yahudi bir kadınla evlenmişti ve bu kadın Yahudi olarak yaşadı. Caiz olmasaydı elbette böyle zevatlar onlarla evlenmeyeceklerdi.
Yalnız Şafi’i mezhebine göre Yahudi ve Hristiyan kadınla evlenebilmek için kadın Yahudi ise onun uzak babalarının, mensup olduğu dini nesh eden Hz. İsa’nın dininden evvel o dine mensup olduğunun bilinmesi veya durumlarının belli olmaması, Hristiyan ise, uzak babalarının mensup olduğu dini nesh eden Hz. Muhammed’in dininden evvel o dine intisabı kat’i olarak bilinmesi gerekir. Görüldüğü gibi bu mezhebe göre Avrupa ve Amerika ve Türkiye’deki Hristiyan kadınlarıyla evlenmek caiz değildir. Çünkü bunların durumu belli değildir. (2) Hanefi mezhebine göre mutlak surette Hristiyan ve Yahudi kadınlarla evlenmek caizdir. Cumhur’u ulemaya göre, ehl-i kitab olan kadınla evlenmek caiz ise de tenzihen mekruhtur. (3)
Müslüman erkek ehli kitab kadınla evleniyor da, neden müslüman kadın ehl-i kitap erkekle evlenmiyor denirse buna şöyle cevap verilebilir: Müslüman erkek, Hristiyan veya Yahudi kadının dinine müdahele etmez, Hz. Musa ve Hz. İsa’ya hürmet eder. Aile reisinin erkek olması ve tarih boyunca fiilen de ailede erkeklerin egemen bulunması hem kadının hem de çocukların dinî hayatlarını etkilemiştir, etkilemektedir. Kitabî olan bir kadının Müslüman bir erkekle evlenmesi halinde kadın Müslüman olmazsa kocası onu İslâm’a zorlayamaz; çünkü dini bunu engellemektedir, ancak çocukları Müslüman olurlar. Bu husus hem erkeğin ailede ve bu gibi konulardaki tercihlerde önceliği ve hakimiyetinin tabiî sonucudur, hem de hukukun belirlediği bir haktır: “Çocuğun dini babasına tâbidir”. Aile reisinin gayr-i müslim olması halinde hem kadının dinî hayatı tehlikeye düşecek, hem de büyük bir ihtimalle doğacak çocuklar gayr-i müslim olacaklardır. Şayet, bir müslüman kadın, kendi dinini ve peygamberini asla kabul etmeyen bir Hristiyan veya Yahudi kocanın hanımı olursa, bu durum hem kendi dini hayatı, hem de doğacak çocukların inancı açısından sıkıntı doğurur. Tutumlar her ne kadar şahıslara göre değişse de genel hava budur. (4)
Sonuç olarak Müslüman kadınların, hangi çeşitten olurlarsa olsunlar, gayr-i müslim erkeklerle evlenmeleri caiz değildir; bu hüküm yalnızca tarihî sosyal şartların dikte ettiği bir hüküm değildir; gerekçesi ve dayanağı dinîdir; dinin özel açıklamaları yanında genel amacına dayanmaktadır.
Ayrıca genel olarak, Hanefilerce gerek İslam ülkesinde (zımmi olarak yaşayan) gerekse gayri muslim bir memlekette, gayri müslim bir vatandaş olarak yasayan Ehli Kitab olan bir kadınla, müslüman olan bir erkeğin evlenmesi caiz görülmüş, ancak aile ve sosyal çevrenin çocuğun kişilik ve maneviyatına pozitif ya da negatif tesirleri gözönünde bulundurularak şu şekilde bir çekince ortaya konmuştur:
- Ehli kitab olan kadın, şayet İslam ülkesinde ise, kendisi ile evlenmek, çocuğun din ve dini eğitim durumu, babanın velayeti bakımından tehlike ya da güçlük doğurmama ihtimaline rağmen tenzihen (helale yakın) mekruh olarak caiz görülmüştür.
- Ehli kitab olan kadın ve müslüman olan bir erkek, şayet gayri müslim bir memlekette bu evliliği gerçekleştiriyor, ya da gerçekleştireceklerse, çocuğun din ve din eğitiminde veya babanın velayetinde ortaya çıkacak çok muhtemel güçlük ve engellerden, aile, sosyal çevre ve uygulamadaki kanunlardan doğacak fiili durumlardan dolayı, bu evliliği zarurete binaen, (bu nikahın mutlaka gerçekleşmesini zorunlu kılan bir durumun oluşmuş olması halinde) tahrimen (harama yakın) mekruh olarak caiz görmüşlerdir.
(Bu konuda kaynak olarak internet sitelerinde Fetavayi Hindiyye (sayfa nosu verilmeksizin) gösterilmektedir.)
Bir müslümanın gayri-müslim eşiyle evliliğe devam etme meselesi;
Müslüman-Gayri müslim evliliğinde bir başka mesele de sonradan müslüman olan bir şahsın müslüman olmamış eşi ile evli kalıp kalamıyacağı konusudur. Bu durumda Halil Gönenç Hoca’nın kendisine sorulan bir soruya verdiği cevap gayet açıklayacıdır.
“Bir kimse İslamın bütün ahkamını kabul edip, Kelime-i Tevhidi getirirse, Müslüman olmuş olur. Ancak erkek olduğu takdirde eşi Yahudi ve Hristiyan ise müslüman olmazsa da onunla beraber hayatını sürdürebilecektir. Mecusi veya putperest ise Müslüman olmadığı taktirde onu bırakmak zorundadır. Aksi takdirde, Müslümanlığı kabul edilmekle beraber zani sayılır.
Kadın ise, gayr-i müslim bir kimse ile evli olduğu takdirde, erkeğin dini ne olursa olsun mutlak surette onu bırakmak zorundadır. Hiç bir surette onunla yaşaması caiz değildir.” (5)
Konu ile ilgili âyet-i kerimelerden bazılarının meali şöyledir: (6)
Bakara 221: (Ey mü’minler!) Müşrik (ve kâfir) kadınlarla (gerçek bir inanışla) inanıncaya kadar evlenmeyin. İmanlı bir câriye (bile), hoşunuza giden müşrik (ve kâfir) bir kadından, elbet daha hayırlıdır. İman edinceye kadar müşrik (ve kâfir) erkeklere de (mü’min kadınları) nikâhlamayın. Hoşunuza gitse bile, (Allah’a) ortak koşan (kâfir veya putperest) bir adamdan, imanlı bir köle bile elbet daha hayırlıdır. (Çünkü) onlar sizi cehenneme çağırırlar. Allah ise, sizi kendi izniyle (yardımıyla) cennete ve mağfirete çağırır ve düşünüp, gereken dersi alsınlar diye, insanlara âyetlerini (böyle) açıklar.
Maide 5: Bugün size iyi ve temiz olanlar helal kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin (İslâm’a uygun) yiyeceği (avladığı ve kestiği) size helal ve sizin (kestiğiniz) yiyeceğiniz de onlara helaldir. Mü’minlerden namuslu/iffetli kadınlarla sizden önce kendilerine kitap verilenlerden namuslu hür kadınlar, -(siz) namuslu/iffetli, zinaya sapmamış ve (onları) gizli dost da edinmemiş olarak- kendilerine mehirlerini ver(ip nikâh ed)ince (size helaldirler). Kim (İlâhî hükümlere) inanmayı kabul etmez/inkâr ederse, onun (bütün) ameli boşa gitmiştir. O âhirette de zarar ve ziyana uğrayanlardandır.
Mumtehine 10: Ey iman edenler! Mü’min kadınlar göç ederek (mü’miniz diye) size geldikleri vakit onları imtihan edin. Allah onların imanını (sizden) daha iyi bilir ya! Eğer siz de o kadınların mü’min olduklarını bilirseniz, onları kâfirlere geri döndürmeyin. Bunlar, onlara helal olmazlar. Onlar da bunlara helal olmazlar. (Kâfir kocalarının kendilerine) sarf ettikleri (mehirleri)ni onlara geri verin. (Siz de) mehirlerini verdiğiniz zaman, onları nikâhlamanızda üzerinize bir günah yoktur. Kâfir (müşrik kalan veya kâfirlere kaçıp giden) kadınların ismetlerini (nikâh bağlarını elinizde) tutmayın. Onlara sarf ettiğiniz (mehr)i (gittikleri kâfir kocalarından) isteyin. Onlar da (size hicret eden mü’min kadınlara) harcadıklarını istesinler. Bu, Allah’ın hükmüdür. Aranızda (her şeye) O hüküm verir. Allah hakkıyla bilendir, tam hüküm ve hikmet sahibidir. [bk. 2/229]
Hazırlayan: Sebahat Aslan, İlahiyatçı
Dipnotlar
- Diyanet Isleri Baskanligi Yayinlari, Ilmihal 2 Islam ve Toplum, Sf. 217
- Fethu’l Vehhab C. sf. 374.
- Günümüz Meselelerine Fetvalar C.1 sf. 169,170
- Mutlu Bir Yuva Nasil Kurulur, Nasil Korunur? (Ali Riza Temel) sf. 39
- Günümüz Meselelerine Fetvalar C,2; sf.186
- Feyzul Furkan Meali
Güzel bir yazı olmuş elinize sağlık yalnız bir hususta düzeltme yapmam lazım. Masonluk ve komünizm din değildir. İnsanları yanlış bilgilendirmemeye hassasiyet gösteriniz. Bize göre yanlış olsa da onlar birer düşünce akımlarıdır din değildir.
Ibrahim bey, sizin de soylediginiz gibi, masonluk ve kominizm bir din degildir. Ancak Muslumanlardan da bu akimlari benimseyenler, kominist ve mason olanlar vardir. Isaret ettiginiz noktada, gayri muslim olmayan masonlardan ve koministlerden bahsedilmesi, dinimizin ne kadar hassas oldugunu ve bunlarin insanin dini hassasiyetlerini ne kadar bozdugunu gostermesi acisindan manidardir. Cunku insan kimi severse, ahirette de onlarla birlikte olacaktir. Oyleyse dinimizi zayiflatacak herhangi bir akimdan son derece sakinmak gerektigine vurgu yapilmis, bu gibi akimlara uyanlarin, insani mecusi ve putperest seviyesine dusurebilecegine dikkat cekilmistir.
Ustelik bu bizim sozumuz degil, fikihta ustad sayilan zamanimizin en buyuk alimlerinden Halil Gonenc hocamiza ait bir alintidir…