Endülüs Gezi Notları-1
Elhamra Sarayı- Cennet’ül Arif Bahçeleri
Endülüs gezisine karar verdiğimiz zaman internette kısa bir araştırmaya başladım. Zira buralar hakkında çok fazla bir bilgim olmadığını düşünüyordum. Gerçekten de haklıymışım. Ama maalesef bu ön hazırlık yetmedi. Endülüs’ü okumak başkaymış, görmek bambaşka… İnternette karşılaştığım sayfalardan birinde Endülüs’ü ziyaret amacımız ne olmalı diye bir başlık vardı. “Nereleri, nasıl, neden kaybettiğimizi yerinde görmek, anlamak… “ ifadeleriyle başlayan bir yazıydı bu. (Pek çok tarihi, güncel bilgi ve fotoğrafın yer aldığı faydalı bir site burası.) Bizim de İspanya’ya gitmede bundan başka bir amacımız yoktu zaten.
Endülüs hakkındaki bilgilerim çok sınırlı olsa da, Tarık bin Ziyad’ ın askerinin geri dönme ümidini kırmak için gemileri yaktırdığı yer olan Cebeli Tarık’a gitmek, büyülü Elhamra Sarayı’nı, sütunları ile meşhur Kurtuba Camiini ziyaret edecek olmak, 800 yıl boyunca Avrupa’da hüküm süren İslam imparatorluğuna ev sahipliği yapmış olan bu toprakları görecek olmak, fazlası ile heyecanlandırıyordu beni zaten. Buraların isimlerinde bile tarif edilmez bir tılsım gizli sanki: Gırnata, Kurtuba, Sevilla…
Adını saydığımız bu üç şehir, zamanında Endülüs’ün kalbi olmuş, hala da o büyük İslam medeniyetinden izler taşıyan üç büyük şehir. Elhamra Sarayı Gırnata’da (Granada); Kurtuba, Büyük Camii’yle meşhur; Sevilla’da ise yine Müslümanlardan kalma kale ve diğer eserler mevcut. Ve bu bölge hala aynı adla anılıyor İspanya’da: Andulusia…
Fransa’nın Cannes şehrinden yola çıkarak, Akdeniz sahili boyunca yaptığımız yaklaşık 15 saat süren bir araba yolculuğundan sonra Granada’ya varıyoruz bir gece vakti. İnternetten oda ayırttığımız otel, Sierra Nevada dağlarında. Akşam, yolumuzu bir an önce bulma endişesi ve elbette karanlık sebebiyle göremediğimiz güzellikler, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte selamlıyor bizi. Sabahın serinliğinde mis gibi dağ havası… Ziyaret sebebimiz Endülüs olmasa, bu dağ otelinde bir kaç gün kalabilirdik aslında diyoruz. Ama bu tembelce tatil büyüsü neyse ki çok geçmiyor, bırakıyor bizi. Ver elini Elhamra diyoruz çoluk çocuk, heyecanla…
Oteldeki görevli, biletlerimizi önceden almadığımızı söyleyince saraya girmeniz zor olabilir diye bizi uyarıyor… Biraz endişeleniyoruz. Gerçekten bilet gişelerine vardığımız zaman oteldeki görevlinin haklı olduğunu görüyor, bir kaç dilde yapılan anonslardan saray kısımlarına giriş biletlerinin bugün için tükendiğini üzülerek öğreniyoruz. Bilet gişeleri sabah 8’de açılıyormuş ve ertesi gün için de bilet satmıyorlarmış. Nazik görevlilerden bahçeler için bilet bulunduğunu öğreniyoruz, biraz olsun içimiz rahatlıyor. Bu fırsatı değerlendirip bahçeleri gezelim diye karar veriyoruz. Saray ziyareti içinse şimdilik bir karara varamıyoruz…
Uzun bir bekleyişten sonra sıra bize geliyor ve “Generalife” denilen Cennet-ül Arif bahçeleri için ziyaret biletlerimizi alıyoruz. Elhamdülillah.
Hava ne soğuk, ne sıcak. Keyifle gezimize başlıyoruz. Sultanların, ailelerinin ve saray erkanının dinlenme yerleri olan bu bahçeler, Elhamra Sarayı’nın hemen yanında. Gerçekten o kadar dinlendirici, o kadar etkileyici ki, hayran kalıyoruz.
Sular, sular… Bahçelerin her tarafı fıskiyeler ve küçük havuzlarla dolu. Su şıkırtıları arasında yaptığımız gezintiye doyamıyoruz. Portakal ağaçları ile dolu, rengarenk, mis kokulu çiçeklerin süslediği fıskiyeli bahçelerden geçip üst bahçelere çıkmak için merdivenleri tırmanıyoruz.
Biz merdivenleri çıkarken, tırabzanlardaki oyuklardan akan sular aşağıya, alt bahçelerdeki havuzlara iniyor. Merdiven çıkmak yorucudur değil mi? Bu merdivenleri çıkmak dinlendiriyor insanı. Hele bir de havanın sıcak olduğu zamanlarda vereceği serinliği düşünüyoruz… Bu ne ince bir düşünce, ne zarif bir sanat, ne yüce bir zihniyetin eseri böyle diye hayranlığımız bir kat daha artıyor…
Bahçeleri bu kadar etkileyici olan bir medeniyetin kurduğu saraylar nasıl olur diye düşünmeden edemiyoruz. Kararımızı verdik, gezi programımızı yeniden düzenliyoruz ve eve dönüşte yolumuzu tekrar buradan geçirmeye karar veriyoruz. Elhamra’yı ziyaret için.
Nurgül Çelik
Mayıs 2007
Yorum Bırakın / Leave a Comment