Endülüs Gezi Notları-3
Cebel-i Tarık
Ve Cebel-i Tarık. Bu geziye karar verdiğimiz zaman, şahsen düşündükçe beni en çok heyecanlandıran yer burasıydı. Tarık bin Ziyad’ın başlangıçta 4 gemi ile geldiği; kendi ordusundan kat kat fazla sayıda olan düşman ordusunu talan ettiği; askerinin geri dönme ümidini kırmak, bu ülkeye, bu kıtaya canla başla sarılmak, İslam’ı yaymak ve tüm bunlarda kararlı olduğunu göstermek için gemileri yaktırdığı yer burası. Her şey burada başlamış; medeniyet şehri Kurtuba’nın, büyülü Elhamra’ nın, Sevilla’nın, Cadız’ın, hatta hatta Madrid’in temelleri burada atılmış ve gemileri yaktıklarına da değmiş; demek ki hedef büyük tutulup kararlı olunca, 800 yıl yaşayan büyük imparatorluklar kurulabiliyormuş…
19 Temmuz 711’de, Kral Roderick’in sayısı yetmişbin civarında olan kalabalık ordusuna karşı, Vali Musa bin Nusayr’dan gelen yardımla birlikte ancak onikibin kişi eden bir orduyla savaşmış Tarık bin Ziyad. Savaşa başlarken askerlerine şöyle seslenmiş:
Askerlerim! Görüyorsunuz ki, arkanızda deniz, önünüzde düşmanlar ve kaçacak hiçbir yeriniz yok. Vallahi sabır ve sebattan başka yapacağınız bir şey de yok… Yine iyi biliniz ki, eğer şu zorluklara biraz sabrederseniz daha müreffeh bir hayata kavuşursunuz. En ucuz malın can olduğu bu pazara sadece sizi sürmüyor, önce bizzat kendi canımdan başlıyorum.
Dönemin Kuzey Afrika Valisi Musa bin Nusayr’ın Berberi asıllı kölesi Ziyad’ın oğlu olan Tarık, daha sonra çok kısa bir zamanda İspanya’nın büyük bir kısmını ele geçirmiş, yüklü miktarda ganimetler elde etmiş. Fakat bu hazinelerin hiç birini kendine saklamamış ve hepsini Vali bin Nusayr’a göndermiş. O, hep sade bir hayatı tercih etmiş. Hatta bir keresinde yine bir sarayda, hazineler ayaklarının altına serilmiş onu beklerken bile kendini muhasebe eder bir şekilde ayağını hazinelerin üstüne koymuş ve kendi kendine şöyle söylemiş:
Tarık, sen dün tasmalı bir köleydin. Bugün muzaffer bir kumandansın ama dikkat et yarın toprağın altına göçecek ve hesap vereceksin.
Ama maalesef biz, vize konusunda problem olduğu için Cebel-i Tarık’a giremiyor, sınıra kadar gidiyor ve Tarık bin Ziyad adıyla anılan dağı görmekle yetiniyoruz.
Cebel-i Tarık hakkında:
Cebel-i Tarık, batıdaki adıyla Gibraltar; Atlas Okyanusu ve Akdenizi birleştiren 60 km uzunluğundaki boğazın ve aynı zamanda Avrupa’nın en güney ucunda bulunan, Afrika’ya 44 km uzaklıkta, İspanya’ya sınır İngiliz sömürgesi küçük ülkenin adı.
Cebel-i Tarık, adını Endülüs’ün büyük kumandanı Tarık bin Ziyad’dan alıyor. Türkçe karşılığı “Tarığın Dağı” demek. Neden boğaz değil de dağ? (Çünkü bu coğrafik bölge Afrika ve Avrupa kıtalarının arasındaki dar boğazın bir yakasında bulunuyor.) Bunun sebeb-i hikmeti de, kıyıdaki sarp kayalık: “Rock of Gibraltar” yani “Gibraltar Kayası”. Gibraltar, Endülüs’ün düşmesi ile birlikte 1462’de İspanyolların eline geçmiş. 1074 yılında da İngiltere’nin sömürgesine girmiş yüzölçümü 6 km² olan bu minik ülke.
Yukarıdaki resimdeki camii 1997 yılında Suudi Arabistan Kralı Fahd bin Abdulaziz tarafından yaptırılmış. Gayri Müslim bir ülkede bulunan en büyük cami olduğu söyleniyor. Cami, “Avrupa Noktası” denilen yerde, yani kıtanın en güney ucunda bulunuyor.
Bindik katranlanmış gemilere,
Allah: nefislerimizi, mallarımızı ve ailelerimizi cennet karşılığı bizden alır diye…
Bu uğurda birşey istersek kolaylaşsın bize,
Hiç aldırmayız kanlarımızın akıp gittiğine,
Şayet kavuşursak kavuşulması yüce olan şeye…(Tarık bin Ziyad)
Nurgül ÇELİK
Mayıs 2007
Yorum Bırakın / Leave a Comment