Bugün, insanlarla, hayatla, kendimizle olan ilişkilerimizin tohumları hayatımızın ilk yıllarındaki ilk ilişkilerimizle atıldı. Anne- babamız ya da onlar gibi bakım veren bir bakıcıyla kurduğumuz o ilk ilişkilerin doğası, daha sonra kendimizi başkalarını ve dünyayı nasıl değerlendirdiğimizi etkiledi. Bu yazı içinde, önce bebeklikteki bu ilk ilişkiyi, daha sonra da bu ilk ilişkinin yetişkinlikteki tezahürlerini anlatacağım.
Yeni doğan bebek, kendini güvende hissettiğinde, duygusal yakınlık gördüğünde, ihtiyaçları giderildiğinde; kendini değerli, dünyayı da güvenli ve olumlu bir yer olarak algılar. Bakım verenin (bu yazıda kendisinden anne diye bahsedeceğim) ulaşılabilirliği ve tepkilerinin niteliği bebeğin dış dünyaya dair ilk zihinsel temsillerini oluştururken, annenin gözünden kendisini nasıl gördüğü de kendisine dair ilk temsillerin temelini oluşturur. Dünyaya ve kendine dair algıları daha sonra bu temel üzerinde yükselir. Bebeklerin anneleriyle kurduğu bu ilk ilişkinin doğası üzerine araştırmalar yapan Ainsworth, bu bağlanma ilişkisini üç kategoride sınıflandırmıştır: Güvenli, kaygılı- kararsız ve kaçıngan.
Ağladığı zaman ağlamasına yanıt verilen, karnı acıkınca doyurulan, altı ıslanınca temizlenen, sevgi ve yakınlık ihtiyacı kucaklanılarak güler yüzle karşılanan bir bebek, annesiyle güvenli bağlanma ilişkisi yaşayabilir. Güvenli bağlanan bebekler, anneden ayrıldıklarında huzursuzluk yaşamakla beraber, anneleri geri geldiğinde yatışır, rahatlar ve anneye sevgi gösterebilirler. Güvenli bağlanan bebeklerin, yabancılara karşı ilgi gösterebildikleri, çevreyi keşfetmeye açık oldukları ve bu keşifleri anneleriyle paylaşmaktan keyif aldıkları görülür. Bu bebek ve çocuklar, annelerinin onlarla beraber olduğundan ve stres durumunda onlara yardımcı olacağından emindir.
Kaygılı-kararsız bağlanma örüntüsüne sahip olan bebekler, annelerinin yanlarında olup olmayacağından, yardım edip etmeyeceğinden emin olamazlar. Bu bebekler annenin yanlarından ayrılmasına çok güçlü tepki verir, anne geri döndüğünde de yatışıp, rahatlamazlar. Annenin sık sık tutarsız tepkilerde bulunması ya da sevgi ve varlığını bir ödül-ceza gibi kullanması durumunda çocuklarda bu tür bir bağlanma örüntüsü gelişebilir.
Kaçıngan bağlanma örüntüsüne sahip olan bebekler ise, anneleri tarafından ihmal edilmiş, ihtiyaç ve isteklerine yanıt verilmemiş bebeklerdir. Bu bebekler artık annelerinin bu beklentiyi karşılayacağından ümidi kesmiş ve duygusal olarak donuklaşmışlardır. Bu bebekler anneleri yanlarından ayrıldığında üzüntü belirtisi göstermeyip, geri geldiğinde de bir mutluluk sergilemezler. Bu örüntüdeki çocuklar başkalarıyla etkileşim ve yakınlık kurmaktan kaçınırlar.
Ainsworth’ün sınıflandırmalarına daha sonra bir de Hesse ve Main tarafından, Dağınık Bağlanma örüntüsü eklenmiştir. Bakım veren tarafından istismar edilen, korkutulan bebeklerde yaygın olarak görülen bu bağlanma örüntüsü, bebeklerin tutarsız ve ölçülemeyen davranışlarıyla kendini gösterir. Bebeklerin güvenlik arayışıyla yöneldiği kişilerce korkutulmuş olmasından kaynaklanan çatışma, bağlanma davranışının düzensizleşmesine neden olur.
Çocuklukta anneyle kurulan bu ilk ilişki, hayatın ilerleyen yıllarında zihinsel temsiller olarak şekillenmeye devam eder. Güvenli bağlanma örüntüsüne sahip çocuklar büyürken bu ilk örüntüyü destekleyen ilişkiler kurduklarında büyük ihtimalle güvenli bağlanan yetişkinler olurlar. Ya da kaygılı-kararsız bağlanan bir kişi bu örüntüsünü destekleyen ilişkilerle karşılaşırsa muhtemelen kaygılı-kararsız bağlanan bir kişi olur. Bu örüntülerin yetişkinlikteki tezahürleriyle ilgili çalışan Bartholomew ve arkadaşları, araştırmaları sonucunda dörtlü bir model ortaya koymuştur.
Dörtlü Bağlanma Modeli’ne göre güvenli bağlanan yetișkinler kendilerini sevilebilir ve değerli olarak kabul ederken başkalarını da ulașılabilir ve duyarlı olarak algılarlar. Kendine ve çevresine güvenebilen, yakın ve sıcak ilişkiler kurabilen, sınır koyma konusunda ya da sınırlarının aşılacağı konusunda korkuları olmayan kişiler olurlar. İstatistiklere göre yetişkinlerde en sık rastlanılan bağlanma türü güvenli bağlanma türüdür.
Saplantılı bağlanan yetișkinler kendilerini değersiz, diğerlerini değerli olarak kabul etme eğiliminde olduklarından başkalarının kabulünü kazanmaya çalıșır ve ilișkilerle așırı meșgul olurlar. Bu insanlar başkalarıyla yakın ilișkiler kurmayı istemekle beraber, kurdukları ilişki aşırı talepkar bir tarzda olduğundan, diğerlerini kendilerinden uzaklaștırabilebilirler.
Korkulu bağlanan yetişkinler, hem kendini hem de çevresini olumsuz olarak değerlendirir. Kendisinin sevilmeye layık olmadığını ve bașkalarının da onu sevmeyeceğine dair inançları vardır.
Kayıtsız bağlanan yetișkinlerse kendilerini değerli ve sevilebilir olarak kabul eder ancak, başkalarına karșı olumsuz değerlendirmelere sahiptir. Kayıtsız bağlanma biçimine sahip kişiler, reddedilmek ya da hayal kırıklığına uğramamak adına, yakın ilișkilerden kaçınırlar. Böylece bağımsız ve güçlü hissederek benlik saygılarını korurlar.
İnsanlarla nasıl yakın ilişkiler kuracağımızı hayattaki ilk ilişkimiz büyük ölçüde belirliyor, ancak bu eğilim hayatımız boyunca karşılaştıklarımızla yeniden şekillenebiliyor. Okul hayatında süregelen zorbalıkla ya da evlilikte zalim bir eşle karşılaşmak güvenli bağlanan birini güvensizleştirmeye yetebiliyor. Vefalı bir dostluk, sağlıklı bir evlilik ilişkisi ya da aileyle ilişkilerin zaman içerisinde iyileşmesi ise güvensiz bağlanan birini ilişkiler içinde daha güvenli biri yapabiliyor. Bu çok güzel bir haber, çünkü; eğer çocuklarımızın ilk yıllarında o güvenli bağlanmayı kuramamış anne-babalarsak, yıllar sonra bile bu ilişkiyi sağladığımızda geçmiş yılların eksiklerini telafi etmek ve güvenli bir bağ kurabilmek mümkün demek; ya da çok sevdiğiniz birinin, çocukluğundaki doyurulmamış yakınlık ihtiyacını, onunla kuracağınız güvenli bir ilişkiyle tamir edebilmek veya anne-babalarımızla kuramadığımız o güvenli bağlanma ilişkisini yetişkinlikteki dostluklarla ilişkilerle inşa etmek mümkün demek. Sadece biraz emek istiyor. Ne diyordu tilki “ Bağlar kurmak emek ister”.*
*Küçük Prens
Havva Başgül
Yorum Bırakın / Leave a Comment