Merhabalar, bize kendinizden, çalıştığınız alandan ve üniversitenizden kısaca bahseder misiniz?
Merhaba, adım Elif Özdener Poyraz. 2013 senesinde Pennsylvania eyaletinde University of the Sciences, College of Pharmacy bölümünden mezun olduktan sonra yine aynı fakültede kronik hastalıklar üzerinde ihtisas yaptım. Şu an New Jersey eyaletinde Fairleigh Dickinson University, School of Pharmacy & Health Science bölümünde yardımcı doçent olarak görev yapıyorum. Aynı zamanda bir poliklinikte klinik eczacı (clinical pharmacist) olarak çalışıyorum. (İlaçların hastanın yararına uygun olarak kullanılmasını sağlamak, sağlığı, zindeliği desteklemek ve hastalıkları önlemek amacıyla doğrudan hasta bakımı sağlanılan eczacılık dalına klinik eczacılık denir.) Bu poliklinikte değişik uzmanlıklarda doktorlar, eczacılar, hemşireler ve diğer sağlık alanında çalışan meslektaşlarımla birlikte HIV-1 enfeksiyonu olan hastalarla ilgileniyoruz.
Şu anda alanınızda en revaçta olan çalışmalar nelerdir? Bu alanda uzmanlık yapanlar ileride ne gibi işlerle uğraşabilirler?
Şu an en çok revaçta olan çalışma konusu tabii ki COVID-19. Salgın öncesi eczacılıkta en geçerli çalışmalar genellikle ilaç kullanımı hakkında oluyordu. İlaç tedavisinde göz önünde bulundurulması gereken bir sürü etken vardır. Mesela; şeker hastalığını kontrol altına alan çeşitli ilaçlar bulunmaktadır. Bu ilaçların seçimi, dozu, kullanım süresi ve hastanın diğer ilaçlarıyla etkileşimi teker teker değerlendirilip doktora önerilir. Eczacının verdiği bu öneriler hastanın yaşam kalitesini artırıp, tedavinin başarılı olmasını hedeflemektedir. Bazen de hastayı yanlış ilaç kullanımından doğacak hayatını tehdit edici durumlardan kurtarmaktadır. Eczacının ilaç hakkında yaptığı bu müdahalelerin hastanın kronik rahatsızlığı üzerindeki olumlu etkisini gösteren bilimsel çalışmalar bu çalışma alanını popüler yapmaktadır.
Amerika’da eczacıların çok geniş çalışma alanları olduğunu söyleyebiliriz. Bunların başında “Community Pharmacy” dediğimiz Rite Aid, CVS ya da Walgreens gibi eczaneler gelmektedir. Türkiye’de yaygın olan uygulamadaki gibi kişilerin kendi açtığı eczaneler de mevcuttur. Ayrıca, Amerika’daki bütün hastanelerde en az bir tane eczane ve mutlaka bu eczanelerde çalışan eczacılar vardır. Eczacılık Fakültesini bitirip üstüne ihtisas yapan eczacılar hastanelerin yoğun bakım, acil servis, poliklinik ya da dahiliye bölümlerinde de çalışabilir veya üniversitelerde akademik pozisyonlara girebilirler. Bunun dışında ilaç şirketlerinin araştırma laboratuvarları ve satış kısımlarında da çalışan çok sayıda czacı vardır.
Amerika’da eczacıların 4 yıl eczacılık fakültesinin ardından 4 yıl yüksek lisans (doctorate), 1-2 yıl ihtisas (residency) ve 1-3 yıl yüksek ihtisas (fellowship) yapmaları gerekiyor. Bu mesleği icra edebilmeleri yani Lisanslı Eczacı (Licensed Pharmacist) olabilmeleri için başka neler yapmaları gerekiyor?
Amerika’da bir eczacının çalışabilmesi için, işyerinin bulunduğu eyaletten lisans alması gerekiyor. Lisans alması için en az iki sınava girip geçmesi gerekiyor. Bunlardan biri North American Pharmacist Licensure Examination (NAPLEX) diğeri ise Multistate Pharmacy Jurisprudence Examination (MPJE) sınavlarıdır. NAPLEX ilaç ve hastalık bilgisini ölçerken MPJE ise çalışmak istediği eyaletteki eczacıları ilgilendiren kanunlar hakkındaki bilgisini test eder. NAPLEX sınavı her eyalette geçerlidir ama MPJE sınavı eyaletten eyalete değişir. Farklı bir eyaletten lisans almak isterseniz o eyaletin MPJE sınavına girmeniz gerekir. Ayrıca New York ve California gibi bazı eyaletlerde üçüncü bir sınav daha vardır. Bu sınavın adı Prescription Compounding and Pharmacy Practice. Lisans adayının değişik kimyasalları karıştırıp yeni ilaç terkipleri oluşturması beklenir.
Eczacıların çalışma alanları bakımından Türkiye ile Amerika arasında ne gibi farklar var?
Türkiye’de iş tecrübem hiç olmadı, bunun için bir karşılaştırma yapmam ve bu soruyu cevaplamam çok kolay değil. Ama gözlemlediğim kadarıyla Türkiye’de çalışan eczacıların çalışma alanları hemen hemen buradaki ile aynı olmakla birlikte, Türkiye’de mevcut iş imkanları Amerika’dakilere göre biraz daha az. Diğer bir fark da şudur ki; Amerika’da eczacılıktan mezun olanlar, devamında ihtisas ve yüksek ihtisas eğitimi alıp bir konuda uzmanlaşabiliyorlar. Türkiye’de şu an böyle bir eğitim şekli çok kısıtlı. Bu çalışmaların halk ve hasta sağlığı açısından öneminin henüz yeterince anlaşılmamış olduğunu düşünüyorum.
Bugün bulunduğunuz noktaya gelene kadar Müslüman bir hanımefendi olarak çalışma hayatında karşılaştığınız zorluklar nelerdir, üstesinden nasıl geldiniz?
Doğal olarak her ülkenin kendine göre avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Amerika’da okuduğum ve çalıştığım için Türkiye’deki örtülü bayanların yaşadığı bir sürü zorlukları ben yaşamadım. Tabi ki burada yaşayıp çalışmanın da ayrı zorlukları var. Şimdiye kadar gözlemlediğim, okulda veya işyerinde başörtüsü ve giyim tarzından dolayı yaşanan dışlanma en ciddi ve can yakıcı hususlardan birisidir. Bu ise insanın bir yere, bir topluma aidiyet duygusu hissetmesini engelliyor.
Bana göre bunun en yaygın örneği isim telaffuzunda yaşanan sıkıntılardır. Malesef ki, ismimi kasıtlı olarak yanlış telaffuz edenler, ismimle alay edenler, ya da benim iznimi almadan bana takma isim koyup okulda ya da iş ortamında kullanmaya çalışan insanlarla karşılaştım. Bu tür ayrımcılığı mutlaka bir çok göçmen yaşamıştır. Bunun üstesinden gelmenin yollarından biri niyetinin Allah’ın rızasını kazanmak olduğunu hatırlamak ve kendine bir hedef belirleyip çalışmaya devam etmektir diye düşünüyorum.
Müslüman kimliğinizin çalışma hayatında size artı sağlayan, diğer arkadaşlarınızdan farklı kılan yönleri nelerdir?
Az önce de belirttiğim gibi her ne kadar belli zorluklar ve problemler mevcut olsa da Müslüman kimliği ve değerleriyle Amerika’da çalışmak aslında kişinin hem işini hem de yaşamını kolaylaştırabiliyor. Sahip olduğumuz değerleri lehimize çevirmek, istenilen ve aranan kişiler olmak elimizde.
Dinimizin emirlerini yerine getirmeye çalışan birisi, doğal olarak işinin hakkını vermeye dikkat eder ve etik kurallarına değer verir. Çalışma disiplini, güvenilirlik ve dürüstlük gibi hasletler iş veren ve beraber çalıştığınız insanlar için en önemli özelliklerdir. Bu özelliklerin hepsini dinimiz bize hayatımızın her köşesinde yaşamamızı emrediyor. Dinimizin emirlerini gerektiği gibi yerine getirebilirsek bizim hem iş dünyamız hem de kişisel hayatımız çok kolaylaşacaktır.
Sizinle aynı kariyeri yapmak isteyen genç arkadaşlarımıza neler tavsiye edersiniz?
Allah nasib ederse yaptığınız işi özenerek en güzel şekilde bitirmeye gayret edin. Eğitim hayatınız üniversiteden mezun olduktan sonra bitmesin. Yaşadığımız dünya çok değişken ve bizi de değişime zorluyor. Kendinizi mezuniyetten sonra da geliştirmeye devam edin, kendi alanınızda gerçekleşen değişikliklere açık olun ve sahiplenin. İş ortamında herkesle iyi geçinin, güler yüzle karşılayın. Peygamber Efendimiz (sas) “(Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır.” (Tirmizi) buyuruyor. Meslektaşlarınıza yardım edin. İnsanlara verdiğiniz sözü tutun. Sizi güvenilir bir insan olarak bilsinler.
Cevaplarınız için çok teşekkür ediyor ve çalışmalarınızda muvaffakiyetler diliyoruz.
Röportaj: Filiz Arslan
Kasım 2020- Rebiülahir 1442
[bdp_ticker ticker_title=”Son Yazılar” theme_color=”#dd9933″ font_color=”#4c4f56″]
Yorum Bırakın / Leave a Comment