Fazilet hanım, kendinizden ve Norveç’te bulunma sebebinizden bahseder misiniz?

1974 doğumluyum. Evliyim; iki kız, bir oğlan, üç çocuğum var. Sakaryalıyım. İmam Hatip Lisesi’ni, müteakiben İstanbul Üniversitesi Kimya Bölümünü bitirdim. Eşimin görevi gereği, 2009 yılı başında Norveç’e geldik. O tarihten itibaren Norveç’te yaşıyoruz. Kur’an kursu öğreticisiyim.

Bize biraz Norveç’ten ve halkının özelliklerinden bahseder misiniz?

Norveç bildiğiniz gibi Kuzey Avrupa ülkelerinden biri, dolayısıyla iklimi oldukça soğuk. Kar çok oluyor ve uzun kış ayları boyunca hiç kalkmıyor, aralıklarla da hep yağıyor. Norveç’in güney kesiminde oturmamıza rağmen kışını uzun uzun yaşıyoruz. Sıfırın altında 25-30 C dereceleri gördüğümüz zamanlar oluyor. Buna rağmen çok şaşırtıcı bir şeydir ki Norveç dışarıya doğalgaz satan sayılı ülkelerden biri olmasına rağmen ülkede doğalgaz hiçbir şekilde kullanılmıyor, ısınmayı şömineli soba, odun sobaları ve elektrikle sağlıyorlar.

Tabiat olarak inanılmaz güzelliklere sahip bir ülke. Bir şehirden diğerine giderken bir çok şelale, nehir ve göller görebiliyorsunuz. Her tarafta “geyik çıkabilir” tabelaları var. Geyikler şehir içlerine kadar iniyor. Her tarafı ormanlık yemyeşil bir ülke. Kışın da adeta buzdan bir memleket… Bizim anladığımız manada yazı sadece iki ay görebiliyorsunuz. Norveç’in beyaz kış ve yeşil kış olmak üzere 2 mevsimi olduğu söylenir. Gece ve gündüz arasındaki zaman farkı çok fazla oluyor. Kışın gündüzler 5-6 saate kadar kısalıyor. Sabah 9:30 gibi sabah namazı, 15:00 gibi de akşam namazı kılıyoruz. Öğle namazını kıldığımızda ikindiye yarım saat kalmış oluyor. Buraya ilk geldiğimizde Ocak ayıydı. Bu durum bizi epey şaşırtmıştı. Yazınsa tam tersine hava sadece 2-3 saat kararıyor onun dışında hep gündüz. Ramazan yaza geldiği için uzun süreli oruçlar tutuyoruz. 21 saati bulduğu oluyor.

Halkına gelince; Norveç halkı iklimiyle benzer; güler yüzlü ama oldukça soğuk insanlar. Aşırı derecede kurallara bağlılar. İstatistiklere göre dünyanın en pahalı 5 ülkesinden biri. Hayat standartları da oldukça yüksek. Aile mefhumunu tamamen kaybetmeye yüz tutmuş, yalnız insanların yaşadığı bir memleket.

Tatil yapmaya özel bir önem veriyorlar ve dağ evine gitme gelenekleri çok önemli, özellikle de kışın. 17 Mayıs, milli günleri ve bütün ülke hummalı bir şekilde bu güne hazırlanıyor. O gün herkes geleneksel kıyafetlerini giyip sokaklarda yürüyüş yapıyorlar. 

Popüler fast food tüketimi yanında balık ve patates onların mutfağında özel bir yere sahip. Özellikle somon balığını çeşitli şekillerde tüketiyorlar.

Bir eğitimci olarak Norveç’teki Müslümanların ve Türklerin dini durumunu ve kültürleriyle olan bağını ve toplumsal hayattaki konumlarını nasıl buluyorsunuz?

Türkler buraya ilk defa yaklaşık kırk sene önce işçi olarak gelmişler. Önceleri dönmek niyetinde oldukları için uzun süre ailelerini getirmemişler. Dönmekten vazgeçince ailelerini getirmişler. İlk nesil köyünden, kasabasından çıktığı şekliyle dini kültürünü korumaya ve yaşamaya gayret göstermiş, hala da gösteriyorlar. Sonraki nesil kendini tamamen Norveçli hissediyor, ilk nesil gibi Türkiye özlemi çekmiyor, dini yaşantıları da daha zayıf. Kendilerini buraya adapte etmeye çalışırken asimilasyona uğrayanlar olmuş. Bu da çok üzücü olan tarafı.

Maalesef gözlemlerime göre özellikle Türkler okuyup etkin konumlara gelmek yerine bir an önce para kazanabilecekleri ara işlerde çalışmayı tercih ediyorlar. Elimizden geldiğince gençleri yüksek okullarda okumaya teşvik ediyoruz, dini konulardaki gayretlerini ve hassasiyetlerini artırmaya çalışıyoruz.

Norveç’te çocuk yetiştirme konusunda karşılaştığınız zorluklar ve özellikle dikkat ettiğiniz konular nelerdir? Ailelere tavsiyelerinizi duymak isteriz.

Çocuklar okulda gayri Müslimlerle aralarına keskin çizgilerle sınır koyabiliyorlar fakat İslam’ı yaşamayan Müslümanları anlamakta zorlanıyorlar. Bu, Türkiye’de iken sorun değildi ama burada ciddi bir sıkıntı. Büyük kızım 12 yaşında, kendi tercihi ile örtünüyor. Bu konuda kendisi çok rahat fakat arkadaşlarının arasında yalnız kalıyor. Arkadaşlarının bunu anlamada zorlanmaları zaman zaman onu rahatsız ediyor. Arkadaşlarının bir kısmı buradaki helal olmayan bazı gıdaları tüketirken bizim çocuklarımızın bu konudaki hassasiyeti garipseniyor. Yüzme dersi burada zorunlu ve bizim kızların dışında bütün çocuklar mayoyla yüzüyor. Bizimkiler, tesettür mayosu giyme ve kıyafetsiz toplu duşları kullanmama konusunda yadırganıyor. Onlara da, etrafımızdaki diğer kızlara da doğru olanın bunlar olduğunu anlatıyoruz, tabi ikna etmek hiç de kolay olmuyor.

Bence çocukların karşılaştığı zorluklar karşısında tavırlarınız net olmalı ve bildiğiniz doğruları yaşama konusunda ısrarcı olmalısınız. Norveç’te bireysel haklara saygı var, yeter ki haklarınızı bilin ve sonuna kadar savunun. Aileler çocuklarına küçük yaştan itibaren İslam kültürünü ve İslam’ın günlük hayata tatbikini öğretmeliler. Bu sayede çoğu zorluklar aşılır ve çocukların kendine güveni olur.

Gelir seviyesinin çok yüksek olduğu Norveç halkının dini konulara ilgisi nasıl? İslam’a ilgileri ve İslam diniyle ilgili bilgileri ne seviyede?

Norveçlilerin dini konulara ilgisi yok denecek kadar az. Hele gençlerin büyük çoğunluğu ateist. Ateizm bu kadar yaygın olduğu için herhangi bir dine karşı ilgi duyan kesim azınlıkta. Okullarda duydukları ve televizyonlarda gördükleri kadarıyla biliyorlar İslam’ı. Yani onların dünyalarından oldukça uzak konular dini konular.

Bulunduğunuz ülkenin ya da gurbette olmanın size öğrettikleri nelerdir?

Bulunduğum ülkede çok sayıda milleti ve dini inanışları tanıma fırsatı buldum. Gurbette olmak memleketimizin kıymetini, coğrafyasının güzelliğini daha iyi anlamamızı sağladı. Ülkemizi dışarıdan izlemek Türkiye’nin gücünü buralarda da hissetmek çok güzel.

Son olarak Türkiye’de alışıp da orada en çok yokluğunu hissettiğiniz şeyler nelerdir diye sorsak. Oradan Türkiye’ye dönerken neler götürmek istersiniz?

Garip gelebilir ama pazara gidip de kiloyla sebze meyve almayı özlüyorum çünkü burada pazar kurulmuyor.

Evlerini ve bahçe güzelliklerini, buranın doyumsuz kış manzaralarını, tabii güzelliklerini, buz tutan denizini, göllerini, yazın batmayan güneşini sevdiklerimle paylaşmak isterdim.

Teşekkür ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Biz de size çok teşekkür ediyoruz.

Akwa 

Ekim 2010